TFF’nin Çifte Standardı..

Futbol asla sadece sahada oynanan ve kazanılan bir oyun değildir. Taraftar olarak endüstriyel futbola ne kadar karşı olsak da futbol endüstrisini ve buna bağlı olarak ekonomik boyutunu göz ardı edemeyiz. Dünyada 150 milyar avro olduğu söylenen sektörün Avrupa ayağı ise 10 milyar dolar olarak ölçülüyor. Ülkemizde futbol ekonomisinin büyüklüğü ise 1 milyar dolara yaklaştığı ifade edilmektedir. Hal böyle olunca sektörel bir sıfat kazanan futbol, gelir düzeyi yüksek kişilerin ilgisini çeker oldu. Bu kişiler gerek pastadan pay edinme çabası, gerekse belgelendiremedikleri gelirlerini resmileştirme girişimleriyle adlarından sıkça söz ettirir oldular. Rakamların bu kadar bol sıfırlı olması da zaman zaman kişisel hırsların ön plana çıkması ve spor faaliyetlerini amaçlara göre kullanılmasına neden olmuştur.   Yaklaşık iki haftadır ülke gündemini meşgul eden şike soruşturmasının bana göre temel dayanağı da burada yatıyor. Pastadan daha fazla pay alabilmek ve koltuğunu sağlamlaştırmak uğruna “para için her şey mübahtır” anlayışını bu kişiler benimsemiş görünüyor. Onlarca delil sunularak yürütülen bir soruşturmada alınacak kararlar ile ülke futbolunun önünü tıkamak ya da yanlışların üzerine bir çizgi çekmek mümkün. Bunu yapacak olan ise Türkiye Futbol Federasyonudur. Maalesef federasyon yetkililerimiz içinde bulundukları durumda kendilerine düşen yetkiyi farkında gibi görünmüyorlar. Şike soruşturmasında oldukça iddalı delillere karşı savunma yapmak zorunda kalanları neredeyse aklamadıkları kaldı. Savcıdan beklenen iddaname ise sadece zaman kazanma ve verilmiş hakkın geri alınmamasına yönelik uygulamadır. Savcının iddanamesinde temel konuların “şike ve buna yönelik örgüt kurmak”  olduğunu herhalde sokaktaki çocuğa sorsanız biliyordur. Hala neyle suçlanacaklarını bilmiyormuş gibi davranan Federasyon Başkanının bu tutumu kafasını kuma gömmekten başka bir şey değildir. Sadece televizyon görüntülerine bakarak maç iptalinden sonra yarım saat içerisinde “hükmen mağlubiyet” kararını açıklayabilen yöneticileri gördükten sonra, önlerine onlarca delil konulmasına rağmen karar açıklayamayan yöneticileri de görmek, cezai müeyyidelerin kişi veya kurumlara göre ne kadar değişkenlik gösterdiğinin kanıtıdır. Çok merak ediyorum acaba bugün yargılananlar başta Fenerbahçeli yöneticiler değil de mutevazi bir Anadolu kulübü yöneticileri olsaydı TFF’nin alacağı karar nasıl olurdu? Herhalde kararlarını açıklamaları sadece birkaç saatlerini alırdı.   İtalya’da geçmiş yıllarda örneği yaşanan bir durumda mahkeme sonucu beklenmeden küme düşürme, şampiyonlukların geri alınması gibi cezalar mahkeme devam ederken verilmişti. Mahkemeden çıkan sonuç alınan kararı değiştirecek türden olmamıştı. Bugün bu kadar iddalı delillerle futbolumuzun önde gelen yöneticileri tutuklanarak yargılanıyorsa sonuç çok farklı olmasa gerek. Yanlış bir karar verip sonradan özür dilenecek bir durum olmadığını farkındayız. Küme düşürme durumunda yargılamadan haklanarak çıkılması, geri dönüşü olmayan kayıpları doğuracaktır. Bu sonuç Fenerbahçe tarafından bakıldığında böyle. Peki ya diğer kulüpler açısından bakarsak.. Trabzonspor’un haksızlık yapılarak şampiyonluğunun alındığı iddaları, buna bağlı olarak şampiyonlar ligine doğrudan katılma ve kendisinin hak ettiği gelirlerin Fenerbahçe’ye verilmesi gibi.. Bütün bunlar sizce “özür dileriz o zaman küme düşürmemiz gerekirmiş hata yapmışız” demek için fazla değil mi?   İşte tam burada TFF yetkilileri, başta Mehmet Ali Aydınlar olmak üzere yetkilerini farkında değiller. Alacakları kararların adli kararlarla ilgili olmadığını, TFF yönetmeliklerine göre delilleri göz önünde bulundurup karar vermeleri gerektiğini farkına varmaları gerekiyor. Aksi halde almış oldukları yanlış kararlar futbolumuzu daha da şaibeli hale getirip, içinden çıkılamaz bir kaosa sürükleyecektir.   Yazar : Erdinç SELALMAZ

224bursa

Bir yorum yazın

Lütfen bir isim/rumuz ve yorum yazın.

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu