Şıracı ile bozacı
Tüketimin her şey demek olduğu günümüz toplumunda Simon Kuper üstadın dediği gibi “futbol asla sadece futbol değildir.” Av.Serkan Sılacı'dan soruşturmaya dair önemli tespitler. “Kapitalizm, ağacın gölgesini bile satar” der Karl Marx. Günümüz toplumunda tüketimin her şeyin abecesi olduğunu görerek bu tespiti her gün doğruluyoruz, tıpkı futbolda olduğu gibi. Modern anlamıyla futbolun temelleri, bundan yaklaşık 170 yıl önce İngiltere’de atılmıştır. Köklü İngiliz futbol kulüplerinin kurulmasından sonra Kıta Avrupası’nı da saran futbol sevdası, savaşlarda bile durmamış ve kitlelerin en büyük eğlencelerinden biri olmuştur. Tüketimin her şey demek olduğu günümüz toplumunda ise Simon Kuper üstadın dediği gibi “futbol asla sadece futbol değildir.” Endüstriyel futbol artık takım sevdasına bakmadan yalnızca futbol ve ürün tüketimini teşvik etmektedir. Milyon dolarlar kazanan “altın ayaklar”, “rüya kadrolar” pohpohlanmakta ve insanlar medyanın öne sürdüğü isimlere ve takımlara tapmaktadır. Ülkemizde bu durum ayyuka çıkmıştır. Yaklaşık 2 haftadır ülke gündemine “bomba gibi düşen” şike ve teşvik primi soruşturmasında “flaş isimler” gözaltına alınmış ve bazıları tutuklanmıştır. Soruşturma devam etmektedir. Çok ilginç bir şekilde “gizli soruşturma” devam ederken soruşturmanın içeriğindeki bilgi-belgeler, ifadeler, şüpheli isimleri vb. bilgiler medyaya sürekli servis edilmektedir. Öne çıkan isim Aziz Yıldırım ve öne çıkan takım Fenerbahçe gibi dursa da ve 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlük tarihi olan 14 Nisan 2011’den sonrasını kapsasa da bu soruşturma çok şeye gebedir. Şu saat itibariyle TFF, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılması yönünde karar almış ve ligin tescil edildiği statüyü korumuştur. Şıracının şahidi bozacıdır. Şike iddialarının ayyuka çıktığı bu ortamda ülke futbolunun geleceğini belirleyenler İstanbul oligarşisi olmaya devam etmektedir. Kimse bu soruşturmadan ve TFF’den bir şey beklemesin. Ülke futbolunu temizleme iddiasında olanlar önce kendi ellerini temizlesinler. Bizler 2003-2004 sezonunu, Sergen Yalçın'ları, Sinan Engin'leri, Çakıcı’ya verilen yeşil pasaportları, o dönem Çaykur Rize’nin başındaki isimlerin ve bugünlerde öne çıkan isimlerin aynı olmasını, üç maymunu oynayan o dönemin Federasyonunu unutmadık. Bizler o dönem de bağırdık Bursaspor’un küme düşürülmesi basit bir olay değildir, gerisinde müthiş bir mafya-spor-politika yapılanması olduğunu sesimiz çıktığınca dillendirdik. Bizi duyan olmadı, duymak istemediler. Koca bir çınarı 2004 Mayıs’ında deviren oligarklar futbolumuzdan temizlenmedikçe kimse bu soruşturmadan bir şey beklemesin. 11 Temmuz 2011 günü yapılan Kulüpler Birliği toplantısından ve TFF’den çıkan kararlar gereği şike iddiasının merkezindeki Fenerbahçe’nin sanki bu yaşananlar hiç yokmuş gibi Şampiyonlar Ligi’ne devam edecek olması, ligin tescil edildiği statünün aynen devam etmesi yönündeki zihniyeti bizler unutmayacağız. Özellikle Bursaspor yönetiminin de bu aklama çabasının içinde itirazsız olması biz Bursaspor taraftarını derinden yaralamıştır. 2004’te akan gözyaşlarımıza Bursaspor yönetimi bugün de sessiz kalmaktadır. Temiz bir lig istiyorsak önce hesap sormalıyız, bu şikecilerden, aç çakallar ordusundan hesap sormalıyız. Bu hesabı en başta sorması gereken Bursaspor yönetimidir. Ancak yönetim, geçtik 2004 yılını daha bu yıl ikinci yarıdaki Eskişehir maçıyla başlayan ayak oyunlarının hesabını sormaktan acizdir. Bursaspor yönetimi hesap sorma iradesinden uzaktır. Futbolcularımızın emeği, hocamızın alınteri, teknik ekibin mesaisi ve taraftarın özverileri yönetimde karşılığını ne yazık ki bulmamıştır. Bugün kendisine karşı yapılan haksızlığa karşı susanlar bizden kombine almayı, maçlara gelmeyi, formaları tüketmeyi, ürünleri satın almayı beklemesin. Evet kapitalizm ağacın gölgesini bile satar ancak bizim umudumuzu satanlar daha vahşi bir zihniyete sahiptir.
Av. Serkan Sılacı
224bursa
