Hosogai “Timsah Arena çok başka”

-Seni daha yakından tanıyabilir miyiz?

7 yaşında futbola başladım. İkiz kardeşlerim var. Benden 3 yaş büyükler. Onlar da futbol oynuyordu. Kardeşlerimden özenip futbola başladım. Teknikleri çok iyiydi, hızlıydılar. Onları görüp hırs yaptım. Futbol maceram Japonya’da böyle başladı. Urawa Red Diamonds’ta 6 yıl oynadıktan sonra Bayer Leverkusen’e transfer oldum. Daha sonda 1 sezon Ausburg’a kiralandım. 2013’te Hertha Berlin’e transferim gerçekleşti. Zaten çok fazla takımda forma giymedim. Sonrasında da şimdi Bursaspor’dayım.

-Bursaspor’a transferin nasıl gerçekleşti?

Sene başında Berlin’e yeni teknik direktör gelmişti. Ondan sonra 18’e alınmamaya başlamıştım. Bu benim için hiç de iyi bir durum değildi. Daha sonra Bursaspor benimle görüşmek istediğini söyledi. Buraya geldim ve gayet mutluyum burada. Bundesliga’dan ve 2. Lig’ten de transfer teklifler gelmişti. Ama farklı kültür, farklı dil görmek istedim. Hayatım ve geleceğim için çok önemliydi. Yeni şeyler görmek, öğrenmek istiyordum. O nedenle Bursaspor’a gelmeyi tercih etti.

-Transferin gündeme geldiğinde Türkiye’de forma giyecek olmak sana neler hissettirdi?

Başlarda bilmiyordum. Çünkü 6 yıl Japonya’da oynadım, sonra 4 yıl Almanya’da oynadım. Sadece 2 lig gördüm hayatımda. Japonya’dan da daha önce burada çok oyuncu oynamadı. Sadece Inamoto Galatasaray’da oynamıştı, şimdi de Seto Osmanlıspor’da forma giyiyor. Sanırım tekrar Romanya’ya döndü o da… Daha önceden Türkiye Ligi ile ilgili bir şey bilmiyordum. F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş, Bursaspor ve Trabzonspor’u biliyordum. Sadece 5 takımla ilgili bilgim vardı. Bursaspor’un 2010 yılında şampiyon olduğunu da biliyordum. Diğer takımlarla ilgili hiç bilgim yoktu. Sonra menajerim bana Bursaspor’un iyi bir kulüp olduğunu söyledi. Çok oyuncu değiştirdiklerini ancak çok iyi bir takım olduğunu, Türkiye Ligi’nde iyi bir seviyede olduğunu, çok iyi bir taraftara sahip olduğundan bahsetti.

-Bursa’yı ve Bursaspor’u araştırdın mı? Şehrimizi nasıl buldun?

Tabii ki… Menajerim ilk görüştüğümde, stattan ve şehrin güzelliğinden de bahsetti. Türk insanlarının nazik, kibar olduğunu söyledi ve bana “Endişelenme” dedi.

-Uyum sıkıntısı yaşadın mı?

Hayır yaşamadım. Sadece Türkçe sıkıntım var. Çünkü çok zor bir dil. İngilizcem de mükemmel değil… Onun dışında bir sorun, sıkıntı yaşamadım.

-Kiralık olarak transfer oldun. Sezon sonunda Bursaspor’da yoluna devam etmek gibi bir düşüncen var mı?

Berlin’le 1 sene daha kontratım var. Şimdi Bursaspor’un oyuncusuyum. Benim bütün düşüncem burası. Burada kalma istiyorum. Eğer Bursaspor beni isterse tabi ki burada kalmak isterim.

-Ligin ilk yarısında istemediğimiz sonuçlar aldık ve sıralamada oldukça aşağılarda kaldık. Kötü gidişin sebepleri sana göre nelerdi?

Bence birçok yeni oyuncunun olması ana sebeplerden biriydi. İki kez teknik direktör değişikliği yaşandı. Ama bildiğim bir şey var ki, daha zamanımız var. Birçok maç oynayacağız ve üst sıralara tırmanma şansımız çok yüksek. Devam etmeliyiz, hırsla oynamalıyız.

-Ligin son haftasındaki Mersin galibiyetiyle bir çıkış yakalayıp ikinci yarıya da çok iyi başladık. Bu çıkışı nasıl değerlendiriyorsun?

Daha bir takım olduk. Bir takım haline geldik. Bu bizim için çok önemliydi. Sadece oyuncuların değil aynı zamanda teknik ekibin, hatta çalışanların bir arada olması çok önemli bir takım için. Bence yükselişe geçmemizin sebepleri bunlardı.

-Kendi futbolunu nasıl tanımlar?

Hırslı bir oyuncuyum. Benim için bu çok önemli. Çünkü teknik bir oyuncu olduğumu söyleyemem, uzun boylu değilim. Çok hızlı da değilim. Tek bir şeyim var o da hırsım. Benim için bu çok önemli. Karaktere de çok önem veriyorum. Maç içindeki karakter kadar maç dışındaki karakter de çok önemli benim için. Kaybetmeye tahammülü olmayan bir yapım var. Savaşçı gibi, asker gibi oynamak önemli benim için. Ama sadece sahada öyleyim. Sahanın dışında rahat bir insanım. Her maç kazanmak istiyorum. Maçlardan sonra sadece 2-3 saat uyuyabiliyorum. Maçta 90 dakika oynadıysam uyku tutmuyor. Çünkü üzerimdeki o tansiyon, o baskı devam ediyor. Maçın heyecanını hissetmeye devam ediyorum. Vücudum yorgun ama kafamda yaşamaya devam ediyorum. 

-Yeni stadımızdaki Trabzonspor maçı her anlamda uzun yıllar hafızalar silinmeyecek bir maç oldu. 2-0 geriye düştüğümüz maçı 4-2 kazandık. O maçı nasıl değerlendiriyorsun?

Taraftar inanılmazdı. Oyuncuların mantalitesi de çok iyiydi. Bütün oyuncular hırs ve tutku ile oynadı. Hepsi kazanmak istedi ve maç 4-2 bitti. Bu bizim için çok önemliydi. Ama sarı kart cezalısıydım. O maçta çok oynamak istemiştim. Ama işte futbolda böyle şanssızlıklar oluyor.

-Seni kendi mevkiinin dışında sağ bekte ve Antep maçında bir bölüm sol bekte izledik. Kendi performansını nasıl değerlendiriyorsun? Hangi mevkide daha faydalı olduğunu düşünüyorsun?

6 numara benim en iyi oynadığım yer. Daha önce de Leverkusen’de, Ausburg’da sağ bekte oynamıştım. Ama sol bek oynamışlığım daha çok. Benim için sorun değil, takımımım için oynuyorum. Teknik Direktör beni sağ bekte oynatmaya karar verirse mutlu bile olurum. Stres yok. Hocam nerede görev verirse en iyisini yapmaya çalışırım.

-Forvet oyna derse?

Bunun ihtimali yüzde sıfır (gülüyor). Teknik direktörün kafasının içinde böyle bir şey olmasının ihtimali bile yoktur. Ama hoca oraya geç derse onu da yaparım. Hırsla oynarım. Ama benim için çok zor tabi (gülüyor).

-Teknik Direktörümüz Hamza Hamzaoğlu’nu nasıl değerlendiriyorsun? Sence geldiğinden bu yana takımda neler değişti?

Her şey değişti. Antrenmanlar değişti, çok nazik bir insan. Türkçe konuşmuyorum ama iyi bir izlenim, iyi bir his uyandırıyor. Onunla çalışmak oldukça keyifli. 

-Yeni stadımızı nasıl buldun?

Çok iyi bir stat… Berlin’de 80 bin kişilik stadı Dordmund, Schalke gibi büyük maçlarda doluyordu. Ama şöyle bir sıkıntısı vardı. Olimpiyatlar için yapılmış bir stattı. Etrafında koşu parkuru vardı. Tribünler sahaya çok uzaktı. Ama burada tribünler sahaya çok yakın. Bir de Türk seyircilerin sesi daha yüksek çıkıyor. Bundesliga’da statlar full oluyor ama sadece kale arkalarında ses oluyor. Ama burada bütün sahaya çok güçlü bir ses geliyor. Her yerden ses gelince de saha içinde çok güçlü bir ses oluşuyor. Bu da oyuncuları çok mutlu ediyor.

-Biraz da Japon futbolundan bahseder misin? Aynı zamanda ülkenin milli takımında forma giyiyorsun. Türk futbolu ile arasındaki farklılıklar neler sana göre?

Daha önce milli takıma sürekli gidiyordum. Berlin’e yeni teknik direktör gelip 18 dışı kalmaya başladıktan sonra pek şans bulamadım. Ama bu benim için önemli değil. Çünkü şuan Bursaspor oyuncusuyum. Bursaspor’da oynamak benim için çok önemli. Buradan belki milli takıma gidebilirim. İlk önce Bursaspor’u düşünüyorum. Milli Takım benim için öncelik sırasında ikinci planda. İki ülke futbolunu değerlendirdiğimde ise, Japonya futbolu daha yavaş oynanıyor. Stoperler Japon futbolunda daha kısa pasla oynamayı severler. Ama burada futbol daha sert oynanıyor.

-Geçtiğimiz aylarda Türk Hava Yolları ile bir reklam çekimi gerçekleştirmiştin. Biraz ondan da bahseder misin? Teklif nasıl geldi? Neden seni seçtiler?

Bursaspor’dan bana söylediler fotoğraf çekimi olduğunu. Sonra buraya gelip fotoğraf çektiler. Ben de neden sadece beni çektiklerini, diğer futbolcuları da çekmediklerini sordum. Türk Hava Yolları’nın Japonya ile ilgili yaptığı bir reklam çekimi olduğu için benimle çalışmak istemişler. Ben de mutlu oldum.

-Türk-Japon dostluğunu göz önüne aldığımızda bir Japon futbolcu olarak Bursa’da yaşadığın ilginç anılar var mı?

Burada antrenmanlardan sonra herkes üzerini çıkardığında ters bir şekilde atıyor. Japonya’da bu çok tuhaf karşılanan bir şey. Genelde çıkardığınız zaman tekrar düzeltir öyle koyarsınız. Ya da çorapların bir tarafta olması Japon oyuncu olarak değişik geldi bana. Otobüste de bize çay kahve getiren bir ağabey var. Ama Japonya’da herkes kendi alır. Burada herkes “Baba bi kahve lütfen” diye sesleniyor. Japonya’da su içeceksen gider kendin alırsın. Bunun tabi profesyonel bir tarafı da var. Bir yandan da iyi bir durum… Kendi işinize daha iyi odaklanıyorsunuz. Burada çalışanlar da çok kibar, çok nazikler…

-Bursaspor’da kiralık olarak forma giyiyorsun ama ne gibi hedeflerin var?

Geleceği tabii bilemeyiz. Adım adım, bir sonraki şeye odaklanmak çok önemli benim için. O bittikten sonra da bir sonraki adımı düşünürüm. Şuanda Berlin’e mi döneceğim Bursaspor’da yeni sezonda devam mı edeceğim bilemiyorum. Ama Bursaspor’da olmaktan çok mutluyum şuanda.

-Ülkenin yemeklerini özlüyor musun? Türk mutfağını seviyor musun?

Yemekler burada çok farklı. Türk yemekleri de güzel. Özlüyorum ülkemin yemeklerini. Eşim burada olduğu zaman Japon yemekleri yapıyordu. Ancak o olmadığında özlüyorum. En sevdiğim Japon yemekleri, Yakiniku (et ve sebzenin bir arada olduğu yemek türü) ve Sushi… Bazen Bursa’da da Sushi yiyerek bu özlemimi gideriyorum. Burada kebabı çok sevdim.

-Ailen burada mı?

Eşim şuan Japonya’da ama geçen yıl 3 ay burada kaldı. O da sık sık gelmeye çalışıyor Bursa’ya…

-Takımda en çok kimlerle anlaşıyorsun?

Zor soru (gülüyor). Her oyuncu ile aynıyız. Bazen birlikte restorana gidiyoruz, vakit geçiriyoruz. Çevirmenleri de alıyoruz yanımıza. Malzemeci Hacı abi var. Adaşım benim. Her gün ona “Hacı abi, hacı abi” diye sesleniyorum. O da bana “Hacı abi” diye sesleniyor. Abi sesinin fonetiğini seviyorum.

-Son olarak Bursasporlu taraftarlara buradan vermek istediğin bir mesaj var mı?

Sahada hırsla oynamalıyım, benim için bu çok önemli. Taraftarımızla birlikte aynı istikamette gitmek istiyoruz. Hedefe yürürken onlarla birlikte olmak istiyoruz. Bizi yalnız bırakmasınlar. Yeni stadımızda hep birlikte güzel işler yapacağımıza inanıyorum.

 

Bir yorum yazın

Lütfen bir isim/rumuz ve yorum yazın.

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu