Galatasaray 1 – Bursaspor 4
Yargımızı baştan yapalım; daha iyi olanın değil, “daha şanslı olanın” kazandığı bir karşılaşma oynandı Galatasaray ile Bursaspor arasında. Elbette bu, Galatasaray’ın maçı haketmediği anlamına gelmiyor. Ama en az onlar kadar Bursaspor da haketmişti. Bursaspor, iki gün önce oynadığı çok yorucu bir 120 dakikanın ardından maça çıkacağı için ibre en başta Galatasayar’ı gösterse de, durumun öyle olmadığı çok çabuk anlaşıldı. Bu denli yorucu bir temponun ardından yorgunluk belirtileri görmeyi beklediğimiz Bursaspor, sanılanın aksine 90 dakika boyunca fizik gücü açısından Galatasaray ile başabaş bir oyun sergiledi. Bu derece diri görünen Bursaspor’un olmadık pozisyonlarda yaptığı defans hatalarının evlere şenlik olması ise ayrı bir trajedi. Ben bu durumu Bursaspor’un şanssızlığı olarak değerlendirmiyorum. Her ne kadar uzun süredir ligin en az gol yiyen ekipleri arasında yer alıyor olsa da, Bursaspor defansının baskı kaldıramadığını ve kaliteli oyunculardan kurulu ekiplere karşı bariz hatalar yapmaya müsait bir yapısı olduğu da görünebilen bir gerçek. Yoksa, kendi kalelerine attıkları “yoktan” 2 golün izahını yapmak mümkün olmuyor. Hatta Galatasaray’ın attığı 3. golde Carson ile defans arasında yaşanan anlaşmazlığın doğurduğu golü de eklerseniz, neredeyse tüm golleri Bursaspor kendi kalesine atmış sayılabilir. Açıkcası, hem Twente hem de Galatasaray maçları Serdar Aziz’in yokluğunun fazlasıyla hissedildiği karşılaşmalar oldular. Bu takımın nitelikli bir stopere ihtiyacı olduğu kesin. Çok iyi niyetle mücadele etse de artık Ömer Erdoğan’ın ilk 11′de yer alması yarardan çok zarar getirmeye devam ediyor. Hele ki, Twente maçında yaptırdığı amatörce penaltıyı hatırladıkça, bu son sezonunu kulübede iyi bir yedek olarak geçirmesi gerektiği düşüncesi daha bir şekilleniyor akıllarda. Transfer sezonu kapanmak üzere de olsa, bu takıma öyle ya da böyle kaliteli bir kesici alınması şart görünüyor. Onun haricinde her ne kadar kulübedeki alternatif oyuncular “yetersiz” olsalar da, takımın genel iskeletinin gayet iyi olduğunu söyleyebiliriz. Açıkcası bu maçtaki oyunuyla Bursaspor ligin sonraki haftaları için umut vadetmeye devam ediyor. Belki de bir daha görmemizin zor olacağı defans hatalarını bir yana bırakırsak, sahanın tümüne iyi yayılan, organize ataklar geliştiren ve çok iyi duran top kullanabilen bir Bursaspor izledik. Takımın fiziksel açıdan bu denli diri olması ve maç boyunca hiçbir yorgunluk belirtisi göstermemesini ise Ertuğrul Sağlam’ın teknik adamlık becerisi olarak görmek lazım. Yine olmadık kişisel hatalarla 4 gollük bir Avrupa malubiyeti sonrasında takımı hem moral açıdan toparlamak, hem de böylesine diri tutmak kolay iş değil. Dün gördük ki, Ertuğrul hoca bunu iyi becermiş. Bursaspor’un ilk 9 haftalık fikstürü oldukça zorlu. Bu 9 haftayı minimum kayıpla atlatmaları gerekiyor ki, dün sahada oynanan oyuna baktığımızda bu dönemi atlatabilecek güce sahip oldukları da ortada. İlk dokuz haftanın sonundaki görece rahat fikstürün avantajını kullanmayı başarabilirse, Bursaspor’un zirve mücadelesinden kopmayacağını düşünüyorum. Yeter ki, gayet iyi mücadele ortaya koydukları Twente ve Galatasaray maçları gibi mücadeleleri kazanmayı öğrensinler. Zafer Emecan Cumhuriyet Spor