Dzsudzsak ”Borcumu ödeyeceğim”

İşte Bursaspor Dergisi’nin 90. Sayısında yer alan Balazs Dzsudzsak Röportajı;

ONLARIN HAKKINI SAHADA ÖDEYECEĞİM

İsmi gündeme geldiğinde camiada yarattığı heyecan, geldikten sonra tesislerde yapılan imza törenine yansımıştı bile…

Helikopter ile indiği Özlüce Tesisleri’nde kendisini bekleyen müthiş kalabalık ona hayatı boyunca hiç unutamadığı bir ‘Hoş geldin’ hatırası bıraktı…

Balazs Dzsudzsak…

Kısaca Cuci diyorlar ona…

Son derece sıcakkanlı, hoş sohbet bir adam…

Ülkesi Macaristan’da başlayan futbol hikayesinden, Bursaspor’a transferine, buradaki hedeflerine kadar her şeyi konuştuk.

İmza töreni onu o kadar etkilemiş ki, o gün Bursaspor’a gelmekle ne kadar doğru bir karar verdiğini bir kez daha anlamış Dzsudzsak…

O anı röportajımızda uzun uzun anlattı ama kısa bir dipnot verelim…

Cuci diyor ki;

“Hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşıyorum. Onların bana bıraktığı bu unutamayacağım kadar güzel hatıranın hakkını sahada yaptıklarımla geri ödeyeceğim…”

 

Doğduğun kasabada “Zamanının çoğunu futbol sahasında harcayan çocuk” olarak tanımlanıyormuşsun. Seni daha yakından tanıyabilir miyiz? Futbola başlama hikayenden bahseder misin?

Doğru duymuşsunuz. Kendimi bildim bileli hep futbol oynuyorum. Hayatım bu oldu diyebilirim. Evimiz okuluma çok yakındı. Hemen yakınındaydı. Annem de öğretmen olduğu için öğleden sonraları okul bittiğinde her zaman futbol oynayabileceğim ortamım ve arkadaşlarım oluyordu. Hep futbolun içinde olan biriydim çocukluk yıllarımda. Okul bahçesinde başlayan futbol hayatım. Debreceni VSC’nin altyapısına girmemle devam etti ve sırasıyla PSV, Anzhi, Dinamo Moksova ve bugün buradayım.

 

Bursaspor’a transferin nasıl gerçekleşti?

Açıkçası kariyerimde ilk defa, kontratımın son 6 ayına kulübümün herhangi bir yenileme teklif olmadan girdim. Ben de açıkçası Dinamo’da kalmak istemediğimi biliyordum. Biliyorsunuz mukavelenizin bitmesine 6 ay kala Bosman kurallarına gereği başka kulüplerle kontak kurabiliyorsunuz, geleceğinizi şekillendirebiliyorsunuz. Ben de bu seçeneğe yönelmiştim artık. Menajerim Bursaspor’dan bir teklif olduğunu söyledi bana. Nasıl olur, nasıl biter diye düşünürken gelelim, bakalım nasıldır dedik. Çıktık ve buraya geldik. Burada gördüklerim gerçekten çok güzeldi benim için. Düşüncelerimi tamamen netleştirdi diyebilirim. Zaten iyi bir kulüp olduğunun farkındaydım ama gözümle görünce daha da netleşti. Antrenmanı izledim, tesisi gezdim, şehri gördüm, yeni stadı gezdim. Umarım stadımız da en yakın zamanda hazır olur. Çünkü orada oynamak için sabırsızlanıyorum. Buradaki oyuncuları çalışanları gördüm. Tüm bunlardan sonra yüzde yüz emindim artık burada oynamak istediğime. Daha sonra geri döndüm ve kulübüm Dinamo benim buraya gelmeme yeşil ışık yaktı. Her şey böylece daha da kolaylaştı. Çok büyük gönül rahatlığıyla ve ne istediğimi bilerek Bursaspor’a imza attım.

 

Transferin gündeme geldiğinde Bursaspor ile ilgili referans aldığın kimseler oldu mu?

Buraya geldiğimde zaten Sivok ve Josue’yi tanıyordum. İlk ziyarete geldiğimde antrenman öncesi ikisiyle de konuştum. Onların burayla ilgili anlattık şeyler tabi ki de çok önemliydi. Buraya gelirsem güzel bir kadronun bir parçası olacağımı, birlikte güzel işler yapacağımızı konuştuk. Buradaki taraftarların ne kadar ateşli olduğundan, kulübün ne kadar iyi bir yapısı olduğundan ve iyi bir hocamızın olduğundan bahsettik. Menajerimin düşüncesi de benim için çok önemliydi. Ona sordum, ailemin düşüncesini aldım, arkadaşlarıma sordum. Kendim de gözlemleme fırsatı buldum. Herkes pozitif olunca içim de git gide buraya ısınmaya başladı.

 

İmza töreninden bahsedelim…

Tesis taraftar akınına uğradı adeta ve müthiş bir atmosfer vardı. O kalabalığı görünce neler hissettin?

Açıkçası imza töreni çılgıncaydı diyebilirim. Hala bile düşündüğüm zaman, oradaki görüntüler gözümün önüne geldiği zaman tüylerim diken diken oluyor. O anda da öyle olmuştu zaten ve insanlara da bunu söylemiştim. Çok değişikti, şok oldum, konuşamadım. Hatta insanlardan izin istedim, ‘nerede olduğumu bir anlayayım, sindiremedim bir anda’ diye… Çok güzel bir ‘hoş geldin’ idi benim için. Bu kulübe imza attığım gün taraftarlarımız bana nereye geldiğimi gösterdiler zaten. En güzel hoş geldin, en güzel merhabayı dediler. Benim yüzümde çok büyük bir gülümseme yarattılar. Hayatım boyunca unutmayacağım bir imza töreni yaşattılar. Şimdiye kadar böyle bir şey hiç yaşamamıştım. Ben de antrenmanlarda ve sahaya çıkarken onların bana bıraktığı bu güzel hatıranın hakkını geri ödemeye çalışıyorum. Türk futbol taraftarlarının böyle bir ünü var. Çılgın olduklarını, takımlarına aşkla bağlı olduklarını biliyordum. Ama daha ilk maçtan zaten ne kadar iyi ve etkili olduklarını gösterdiler. Sahada ısınma yaparken bile ‘Nereye geldim ben?" diye sordum kendi kendime. Çok güzel hisler yaşattılar bana. Hepsine tek tek teşekkür ediyorum ve en iyi şekilde geri ödeyeceğimi söylemek istiyorum.

 

Takıma, şehrimize uyum aşamasında çok fazla da zorlanmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz o halde, bu anlattıklarına bakıldığında…

Tabi ki adaptasyonumu hızlandırdığını ve benim buraya aidiyet duygumu daha da hızlandırdığını söyleyebilirim. Daha önce de söylemiştim. Benim için çok önemli olan başlama noktası ilk golümü atacağım gündü. Ofans tarafında üretkenlik, yaratıcılık beklenen, bu beklentiyle gelmiş bir oyuncu olarak üzerimde biraz baskı vardı. Şimdi hem taraftarımıza hem de takım arkadaşlarıma, onlar için gol atacağımı gösterdiğim için biraz daha rahat hissediyorum. Bu rahatlık da benim adaptasyonuma açıkçası daha fazla katkı veriyor. Bir insanın bir yere adapte olabilmesi için orada sevildiğini hissetmesi çok önemli. Ben de bunu ilk günden bu yana hissediyorum. Buradaki uyumuma çok da olumlu etki ettiğini düşünüyorum bana gösterilen bu sevginin.

 

İlk geldiğinde burada trafik sıkıntısının olmadığını ve bundan dolayı çok mutluğu olduğunu söylemişsin. Hala aynı fikirde misin?

Evet kesinlikle aynı düşüncem devam ediyor. Biliyorum günün belli saatlerinde ana yollarda iş çıkış saatlerinde birazcık yoğunluk oluyor ama benim için hiçbir şey demek değil bu. Moskova’da geçirdiğim yıllardan sonra buradaki trafik hiçbir şey değil. Burada şehir içinde istediğim her yere 15 dakika içinde gidebiliyorum. Moskova’da şoför tutmak zorundaydım çünkü günümün büyük bir kısmını yolda geçirmek zorunda kalıyordum. Bu da benim dinlenme vaktimden çalacağı için şoförle çalışmayı uygun görmüştüm. Burada her yere kendim gidiyorum, gün içinde plan yapabiliyorum. Kendi işimi kendim görebildiğim gibi bir hissiyat olduğu için, burası çok rahat ettiğim bir yer hissini yaratıyor bende. Gerçekten burada çok rahat ettiğimi söyleyebilirim.

 

Kendi futbolunu nasıl tanımlarsın?

İnsanın kendini anlatması zordur açıkçası. Bunu nasıl cevaplarım bilmiyorum. Benim değil de hocamın ve takım arkadaşlarımın ne düşündüğü daha önemli. Şöyle bir şey var; öne çıkan bazı özelliklerimi söyleyebilirim. Birebirlerim iyi diyebilirim. Sol ayağımın iyi olduğunu düşünürüm hep. Orta ve şut özelliğim var. Kendimle alakalı güven duyduğum belli özelliklerim bunlar. Geri kalan özelliklerim de takım oyununa, tarzına uyum göstermeye çalışıyorum. Oyunun içerisinde kendimi iyi hissettiğim bu saydığım özelliklerimi bir şekilde parlatmaya ve takım oyunu içinde bunları kullanmaya çalışıyorum. Şutumu, ortamı, birebir oyunumu… Çok yönlü bir oyuncu olduğumu da düşünüyorum. Sahanın ofansif tarafındaki bir çok yerde görev verildiğinde ortalamanın üstünde ve layıkıyla görev yapabileceğimi düşünüyorum.

 

Hırslı ve başarıya odaklı bir karakterin var. Bunu gol sevinçlerinde ya da kaçırdığın bir gol pozisyonundan sonraki tavırlarında çok net görebiliyoruz. 3 yıllık mukavele imzaladın. Bursaspor’da ne gibi hedeflerin var?

Geldiğim tabi belirli bir süre oldu. Takım kalitemizi değerlendirme fırsatım oldu. Bir kaç maç da oynadık. Ligimizi de gözlemleme fırsatı buldum. Bütün bunları ele aldığımızda bizim yerimiz garanti. En kötü sonucun ilk 5 olması gerekiyor. Bununla birlikte Avrupa Ligi biletini kesinlikle cebimize koymamız lazım bu kalitemizle. Gençlerbirliği maçı öncesi hocamız soyunma odasında bize, “Lig bizim için bu hafta başlıyor” dedi. Lig gerçekten bizim için çok da hoşa gitmese de 4. haftada başlamış oldu. Bizim puanımızı yukarı çekmemizi sağlayacak şey seri galibiyetler almak. Tabi ki kolay değil. Yeni oluşan bir takımız. Takımı kurmak ve gün be gün o takımın gelişmesini sağlamak kolay değil. Bunun için uğraşıyoruz, birbirimize uyum sağlamaya çalışıyoruz. Gün geçtikçe ilerlediğimizi görebiliyorum. Kesinlikle yerimizde saymıyoruz. Dolayısıyla bizim için güzel günlerin yakın olduğunu söylemek hiç de zor değil.

 

Takım kalitesini nasıl değerlendiriyorsun?

Bence bütün mevkilerinde oyun yeteneği olan bir takımız. Uzun top atalım da ikinci topa koşalım, işin kolay tarafına kaçalım gibi bir düşünceye girmemize gerek yok çünkü her pozisyonda çok iyi çok yetenekli oyuncularımız var. Topa hükmedebiliriz ve karşı takıma kendimizi kabul ettirebiliriz diye düşünüyorum. Mesela savunma olarak ele aldığımızda Sivok, Serdar ve Dany gibi oyuncularımız var. Bu isimlerin hepsi milli. Kalitelerini kendi milli takımlarında da gösteriyorlar. Dolayısıyla çok kaliteli bir kadro olduğumuzu düşünüyorum. Bu bağlamda bizim ligde karşısında korkarak oynayacağım hiçbir takım yok. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Futbolda şans faktörünü de es geçmemek lazım. Herkes yüzde yüzünü ortaya koyar ve futbol şansı da yanımızda olursa ligde yenemeyeceğimiz bir takım olduğunu düşünmüyorum.

 

Yeşil beyazlı forma ile ilk golünü attın. Gol atmak senin için ne ifade ediyor? Neler hissettin?

Çok iyi hissettim kendimi gerçekten. Dolmuştum ve bunun ortaya çıkışı oldu aynı zamanda gol sevinçlerimde de belli oldu. Çok üzüldüğüm konular da vardı. Gollerden sonra açıkçası biraz buruk hissettim kendimi. İlk lig maçımızda 20 bine yakın taraftarımız vardı statta. İkinci maçta ise neredeyse 2 bin kişiydi. İlk galibiyetimizi alıyoruz ve isterdim ki tribünler tıklım tıklım olsun. Daha fazla insan statta olsun, bu anı paylaşsın ve onlara koşayım… Ama böyle denk geldi maalesef. Bizim için önemli olan 3 puandı ve taraftarımız için bu 3 puanı almış ve bundan sonrası için de bir temel oluşturmuş olduk. İnşallah bundan sonraki maçlarda taraftarımız bizi yalnız bırakmazlar ve alacağımız galibiyetleri hep beraber kutlama fırsatımız olur.

 

Macar milli takımının kaptanlığını yapıyorsun. Seni önceki takımlarında sol kanat olarak izledik. Bursaspor’da oynadığın maçlarda ağırlıklı olarak sağ kanatta görev aldın. Hangi mevkide kendini daha verimli hissediyorsun?

Benim doğal mevkiim sol ya da sağ demem çok doğru olmaz. İki tarafta da kendimi iyi hissediyorum. Futbol değişiyor, modernleşiyor. Bir futbolcunun, ‘Benim pozisyonum burası, başka yerde oynamam’ deme lüksü yok artık. Çok yönlülüğünüzü ortaya koymanız gerekiyor her şartta. Bu tabi takımın sistemine göre de değişiyor. Evet ben daha önce sol kanatta son yıllarda daha fazla forma şansı buldum. Ama sisteme göre değişir bu. Çift forvet mi oynuyorsun, tek forvet mi? Orta mı yapman gerekiyor, senin üstüne düşen görev hangisi? Bunlarla da çok alakalı… Ben buraya geldiğimde hocamla da sohbet etme fırsatı bulduğumuzda kendisi sormuştu, ‘nerede oynamak hoşuna gidiyor? Sol mu sağ mı? Nasıl yapalım’ diye… Ben de kendisine benim için fark etmeyeceğini, özelliklerimi sahada gösterebileceğim şekilde kendisinin karar vereceğini söyledim bu duruma. O da daha o zamandan söylemişti, ‘Ben açıkçası seni daha fazla sağ kanatta kullanmak istiyorum. Çünkü oyunu organize edebiliyorsun. Uzun paslar atabiliyorsun, orta yapabiliyorsun ve hepsinden daha önemlisi şut özelliğini orada daha iyi ortaya çıkartabilirsin’ diye. Dolayısıyla sağ kanatta oynuyorum. Milli takıma çağırıldığımda da sağ ön tarafta oynadım ve katkı vermeye çalıştım. Söylediğim gibi nerede görev verilirse elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

 

İlk 3 hafta istemediğimiz sonuçlar aldık ve lige kötü bir başlangıç yaptık. Sana göre sıkıntılar nelerdi?

Açıkçası 3 maçı da kazanabilirdik. Tek tek ele almak gerekirse, Trabzonspor maçında çok gol kaçırdık. Futbol böyledir, eline gelen şansları değerlendirmezsen karşı takım gelir küçük bir şans yakalar ve bunu değerlendirip seni cezalandırır. Futbolda atamayana atarlar. Bunun canlanmış haliydi ilk maçın sonucu. İkinci maçta çok iyi oynadığımızı söyleyemem. Diğer takımdan daha fazla hak etmedik. İki tarafın da şansı vardı. Kaçırdığımız pozisyonlardan sonra herkes atak düşüncesinde olduğu için karşı takıma bir şans verdik ve onların gol atmasını kolaylaştırdık. Üçüncü maçta da bütün bunlar biriktiğinde futbola dair onlardan daha üstündük diyemem. Ama yine kazanma şansı elimizdeydi. Fakat biz yine değerlendiremedik. Bana göre ilk üç maçın hikayesi özetle böyleydi. Her birini alabilirdik ama aralarından diğer takımlardan çok çok üstün olmadığımız maçlar da vardı.

 

Peki bu 3 kayıp büyük bir baskı oluşturdu mu üzerinizde?

3.maçımızdan sonra bir milli maç arası oldu ve 4. maça kadar yaklaşık 2 haftamız vardı. Ben bunun bir haftalık süresini milli takım kampında geçirdik. Burada olmadığım için buradaki hisler nasıldı onu çok tartamadım. Ama geldikten sonra gördükten sonra gördüm ki herkes normale dönmüş ve mutluydu. Sonuçlarla alakalı demiyorum bunu. Negatiften pozitife dönmüştü artık herkes. Bir dahaki maça bir hafta vardı ve herkes bu maçı bekliyordu. Bir an önce oynayalım bu maçı, kazanalım ve işleri normale çevirmeye başlayalım diye. Gerçekten karşılaşma içinde de böyle oldu. İyi mücadele ettik ve daha fazlasını verdik. Bu da aynı zamanda karakter sahibi oyunculardan kurulu bir takım olduğumuzu da gösteriyor.

 

Türkiye Ligi’ni nasıl değerlendiriyorsun?

Çok uzun bir süre olmadı ama oynaması hoşuma giden bir lig. Çünkü kanatta genelde boşluk bırakıyor takımlar benim oynadığım bölgede. Dolayısıyla topu aldığında bir süre ayağında tutup, birebir savunmanın üstüne gidebilme fırsatını yakalıyorsun. Bu da benim için güzel bir şey. Bununla birlikte herkesin herkesi yenebildiği bir lig. Bu çok ilginç bir şey. Bir karşılaşmayı izlemeden önce, karşısına oturduğun zaman, ‘Bu maçı bu takım kazanır’ diyemiyorsun. Ya da ligi kim alır diye düşündüğünde bu takım kesin alır diye düşünemiyorsun. Nispeten daha küçük potansiyeldeki takımlara karşı puan kayıplarını alabiliyorsunuz. Sürprizlere açık ligde oynamak güzel. Şunu da gözlemliyorum, organizasyonun güzel olduğu, oyuncuların birbirine yakın olduğu, kompakt ve disiplinli oynayan takımlar diğer takımlara karşı mutlaka bir adım öne geçebiliyor. Dolayısıyla bunları biz kendimize yerleştirirsek çok daha üst sıralara çıkabiliriz.

 

Takım arkadaşlarınla aran nasıl? En çok anlaştığın arkadaşların kimler?

Açıkçası takım içinde güzel bir ortamımız olduğunu söylemek hiç zor değil. Herkes arkadaş canlısı. Herkes birbiriyle sosyalleşebilmek adına elinden geleni yapıyor. Bunu İngilizce konuşamayan ya da birebir iletişim kuramayanlarla da bir şekilde anlaşıyoruz. Bir şekilde gülecek bir şeyler bulabiliyoruz. Ama tabi ki daha yakın olduğum kişiler var aralarında. Sivok, Josue, Aziz, Stoch bunların arasında… Onlarla iletişimim biraz daha yüksek.

 

Futbol dışında yapmaktan hoşlandığın şeyler neler?

Açıkçası şuana kadar Bursa’da futbol dışındaki zamanımı genelde mobilyacıda geçirdim. Çünkü dairemin detaylarını bitirmeye çalışıyorum. Her şey otursun diye yaşam alanımı tamamlamakla uğraşıyorum. Ama bitmek üzere. Onun dışında akşamları çıkmaya çalışıyorum, nerede güzel yemek yiyebilirim? İyi restoranlar nerededir? İnsanları gözlemlemeye çalışıyorum. Zaman zaman sinemaya gitmeye çalışıyorum. Şimdilik vaktim böyle geçiyor. Her şey oturduğunda bunlara daha da çok vakit ayıracağım elbet. Ancak şunu söylemeliyim, yaptığım her şeyden zevk alıyorum burada.

 

Ailen burada mı?

Ailem gelecekti. Stadyum açılışına getirecektim onları. Çok merak ediyorlar. Ben de güzel bir günde gelmelerini istiyorum. Sanırım planlarda bir takım değişiklikler olmuş. Ne zaman gelecekler onu tam olarak bilmiyorum ama önümüzdeki bir ay içinde mutlaka buraya beni ziyarete gelecekler.

 

Futbol dışında ilgi duyduğun başka spor dalları var mı?

Futbol dışında tenis izlemeyi ve oynamayı seviyorum. Futvoley oynamayı seviyorum. Masatenisi ve bilardo oynamaktan da zevk alıyorum. Burada oynuyoruz, Josue ve Aziz ile. Çoğu zaman ben kazanıyorum.

 

Bursaspor camiası 5 yıl önce ezberleri bozdu ve şampiyon olarak büyük bir devrim gerçekleştirdi. Ancak devamının gelmesini çok arzulayan bir şehir var. Sence bunu başarmak için ne gibi etkenler gerekir?

Bence öncelikle birlik olmamız gerekiyor. Birbirimize sarılmamız ve iyi tanımamız gerekiyor. Disiplinli bir şekilde oynamalıyız. Bulduğumuz fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor. Futbol anlamında bunlar bizim için çok değerli. Eğer bunları bir araya getirirsek şansımız olduğunu düşünüyorum. Ama tabi ne kadar iyi olursak olalım, iyi de rakiplerimiz olacak. Bunun da farkındayız. Diğer takımların başka tarz tecrübeleri var. Şampiyonlar Ligi’nde oynayan ve bu tecrübesi olan takımlarla rekabet etmek zorundayız. Ama dediğim gibi biz birlikte olarak, adaptasyon süresini en kısa zamanda atlatırsak bizim için iyi olacaktır. Hiçbir şey imkansız değildir.

 

Şampiyonluk görüntülerini izleme şansın oldu mu? O anı gördün mü?

Açıkçası tabi ilk geldiğimde futbol şube sorumlumuz bana o görüntüleri göstermişti. Kendisinin odasında arkasında koskocaman bir şampiyonluk fotoğrafı var. Herkesin, bütün stadın sahada olduğu şampiyonluk fotoğrafı… belli ke herkesin o güne dair bir dışa vurum beklenti varmış. Futbol şube sorumlumuz ilk geldiğim gün videoları açıp o günün görüntülerini gösterdi. Her şeyi gördüm diyebilirim. Hatta şehir içinde yapılan turu da izledim. Çok güzel görüntüler tabi bunları yeniden yaşamak inanılmaz olur.

 

Son olarak Bursaspor taraftarına dergimiz aracılığıyla nasıl bir mesaj vermek istersin?

Her durumda bizimle birlikte olmalılar. İlk 3 maçtaki sonuçlardan sonra Gençlerbirliği maçı öncesi yaptıkları bizim için çok değerliydi. Maçtan önce geldiler ziyaret ettiler, bize her şeye rağmen destek olduklarını gösterdiler. Bu şehir daha önce bunu bir kez deneyimledi. Eğer herkes birlik olursa başarılara ulaşmak imkansız değil. Bizim yanımızda olsunlar. Tek isteğim bu…

Futbol Sayfası

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu