Bugün illaki, Hiddink mi lazım?
Hepimizi aldı bir telaş:
"Aman kardeş, yap bir kardeşlik"
"Sen yenersin Almanya, sakın hafife alma"
Peki ne olacak? Nedir bu koşuşturmaca?
Azerbaycan bizi zorlamayacak, Almanya da bizim için kiralık adam gibi kelle koparacak. Meydan bize kalacak, Milli Takım ikinciliğe konacak.
Hey gidi Türk futbolu hey!
Ne hallere düştü.
Milyar dolarları kendine yelpaze yapan sektör, başkasının anahtarı ile kapı açıp serinlemeye çalışıyor.
Türk futbolunun futbolsuzluğa, yavan ve saman tadındaki lezzetsizliğe mahkum olduğunu göre göre, nedir bu telaş?
Evet, futbolsuz Türk futbolu.
Ancak gelin görün ki, Federasyon'da üst yapının başındakiler parayı kamyonla, altyapının başındakiler de triportör ile götürüyor. Onlar zenginleştikçe, Türk futbolu fakirleşiyor.
Bu nasıl bir düzendir? Bu nasıl bir adalettir?
Üst yapı büyüklerde, altyapı gençlerde, gittikçe derinleşen yaraya merhem olamıyor. Maaşlar ise tıkır tıkır çalışıyor. Azerbaycan'ı yenmek için illaki Hiddink'e mi ihtiyaç var? Fuat Çapa olsa, yine yenemez miyiz? Veya, Almanya'nın yenmesine ihtiyacımız varsa, o zaman Hiddink'e niye ihtiyaç var?
İş bu hale geldikten sonra.
Hiddink efendi, dünkü basın toplantısında "Aldığınız parayı hak ediyor musunuz?" sorusunu gayet pişkin bir şekilde cevaplamış: "Siz çok kötü bir haber yazdığınızda, müdürünüz size, çok kötü haber yazdın paranı ödemiyorum mu diyor?"
Türkiye'deki başarısızlığı belli ki mantığına da yansımış. Gazetecilikte bir kural vardır. Bir kötü, iki kötü haber yazana, üçüncüsünde "Paranı ödemiyorum" denmez, direkt kapının önüne konur.
Bu Avrupa'da da, Türkiye'de de böyledir.
Hiddink kendini farkında olmadan tam "Gereğine" oturtturmuş.
Mustafa Tunçakın
Bursa Hakimiyet