Yaprak dökümü!

Profesyonel kulüplerin taraftarları, kurulduğu günden bu yana gelir kaynağı, destek ve eleştrinin merkezi olmuşlardır.

 

Yıllardır süre gelen bir çift kelime olan ‘’ticarileşme ve globalleşme’’ hepimizin ilgisini çekmekte. Ticarileşme ve globalleşme nedir? Bir futbol takımına nasıl yorumlanır ve futbolda nasıl can bulur? Bu konuda büyük gelişme gösteren kulüpleri ele aldığımızda ticarileşmenin ve globalleşmenin onlar için ne kadar önemli olduğu ve öncelik olduğu gözükse de; işin aslı sanıldığı gibi değil. Gerçekte olan ise en küçüğünden en büyüğüne bu başarıyı sağlamış kulüplerin, taraftarları ile aralarında ki bağlar hiç bu kadar güçlü ve sağlıklı olmamıştı. Geçmişte taraftarın önemi ve başarıya olan rasyonel katkıları bu derece kabul görmemişti; ama bugün bu kulüpler sahip olduğu taraftar gücünü genele yaymaya çalışırlarken arkalarına ticarileşme ve globalleşme gibi günümüzün iş hayatının güncel terimlerini eklemekten kaçınmıyorlar. Bunu yaparken futbol ile alakalı olan yada olmayan herkesin ilgisini çekecek hizmetler sunmaktalar.

 

Taraftarsız bir başarının kalıcı olmayacağını düşünen kulüpler, çekirdek kitlesinden başlayarak genele yayılan bir strateji izlemekteler. Çekirdek kitlesine ve onların düşüncelerine ciddi manada saygı göstererek onların gelir kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturduğunu ve başarılarında ciddi bir pay sahibi olduklarını hiçbir zaman akıllarından çıkartmamaktalar. Bununla birlikte onların çocuklarına, eşlerine, sosyal çevrelerine ve iş arkadaşlarına olmak üzere genele yayılan bir taraftarlık hedefleri bulunmakta. Bu hedefleri ise kısa, orta ve uzun vadeli olarak hayata geçirmekteler. Bursaspor’u bu çerçevede değerlendirecek olursak çekirdek kitlesini oluşturan taraftarlar kulübe üye dahi yapılmamakta, kulüp taraftarları ile arasına ciddi duvarlar örmekte.

 

Taraftarlık duygusu, hiçbir beklenti olmadan karşılıksız ve samimi aidiyet duygusudur. Bursaspor’u Bursaspor yapanda, şampiyon yapanda taraftarıdır, çekirdeğine karşı yaklaşımı onur kırıcı, aşağılayıcı bir tavır olan yönetim şekli asla ve asla başarılı ve kalıcı olamaz. Bizim gibi kulüplerde taraftarlık geçici bir duygu değildir, miras kalır. Buna karşılık yöneticiler ise orada emanetçi sıfatı ile Bursaspor menfaatlerini ve çıkarlarını korumakla yükümlüdürler.

 

Geçtiğimiz hafta Atatürk Stadyumu’nda oynanan Eskişehir maçında aldığımız ceza ve sonuçları değerlendirecek olursak. Taraftarımız haklı bir şekilde beğenmedikleri noktaları eleştirdiler ve bunun sonucunda taraftarımız, bir karşı duruş sergileyemediğimiz federasyon tarafından cezalandırıldı. Yönetim ise bu cezaya tepki göstermeyerek, bir şekilde verilen cezadan memnun olduğunu gösterdi. Bu aslında 3 kişi arasında geçen bir tartışmaydı; yönetim, teknik heyet ve taraftar. Yönetimin beceremediği, yönetemediği problemlerden biri ''kriz yönetimi.'’ Bir tarafta sonuna kadar haklı bir taraftar topluluğu ki bu taraftar topluluğu Bursaspor’un kimliğidir, diğer tarafta ise kimlik sahiplerinin ‘’hizmetçileri.’’ Bu taraftarın gönlünü kazanmak isteyen bir yönetim verilen cezaya itiraz etmeliydi çünkü; bu cezanın temelinde yatan yönetim anlayışıdır, taraftarın yönetime karşı olan bir birikimidir. Maç sonu beyanatında ‘’karşı tarafta 20-25 kişilik bir gruptu, büyütülecek bir durum değildi’’ denmesinden birkaç gün sonra binlerce kişiye verilen bu cezaya itiraz etmemek çözüm üretmez, sadece zaman kazandırır.

 

Geçmiş tarihimizde Erkan Körüstan yönetimi çok taze bir örnek olarak karşımızda durmakta. Taraftarları ile arasına duvar ören bir yönetim, yönettiği kulübe maddi manevi ciddi zararlar vermektedir. Bursaspor’a mal olmuş taraftarımızın sembol isimleri, adeta yaprak dökümü gibi teker teker bulundukları görevlerden istifa etmekteler. Önceki yazımda '' Her sezon başında Bursaspor’umuza koyduğumuz hedefler çerçevesinde yeşerttiğimiz umutlarımız, şampiyonluktan sonra her sene daha da soluklaşmaya başladı.’’ Tanımına ek olarak ‘’yaprak dökümü’’ ile devam ediyor.

 

Bu durumun maddi sonuçlarından bir tanesi ise şöyle; çoğu kulübün gelirlerinin %30 a yakın kısmı taraftardan karşılanmaktadır. Bunlar loca, kombine, forma satışları gibi tüketime açık ürün gruplarıdır. Taraftar ile arası açık bir yönetim bu kalemlerden gelir elde edemeyeceği açık ve nettir. Örnek olarak satılan formalar, localar, kombineleri gösterebiliriz, bu örnekler ise son derece günceldir. Loca ve kombine satışlarından en az 80.000.000 TL gelir elde edeceğimiz durumda 5.500.000 TL gelir elde ettik.

 

Forma satışlarına ise değinmek dahi istemiyorum.

 

Peki bu şartlarda yeni stadyumda bilet geliri elde edebilir miyiz?

 

Stadyumu doldurabilir miyiz?

 

Boş bir stadyuma kim sponsor olmak ister? Sponsor olan şirket, sponsorluk faaliyetlerini ticari bir gelir bekleyerek yapmakta, maalesef bu bir hayır işi değil. Sponsor için uygun şartların oluşturulması kulüp yöneticilerinin asli görevlerindendir.

 

Bir futbol takımı olarak mağlup olmak, kazanmak yada berabere kalmak telafi edilebilecek durumlardır, kaldı ki dünya devi kulüplerde dahi, saha içerisinde işler bazen istenildiği gibi gitmiyor. Orada gösterilen 90 dakikalık performans ‘’genelde'' teknik heyetin ve oyuncuların sorumluluğundadır. Fakat saha dışında geçen binlerce dakika tamamen yönetimin sorumluluğundadır. Bursaspor’u yerel bir marka dahi yapamamış yönetim anlayışı Bursaspor'u global bir marka haline getirmekten, büyük kitlelere ulaştırmaktan maalesef çok uzak. Saha içerisinde kaybedilenler elbette ki önemli ama; Bursaspor’un geleceği için saha dışında kaybettiklerimize yoğunlaşmalıyız…

 

Ramazan Çetinkaya

Bir yorum yazın

Lütfen bir isim/rumuz ve yorum yazın.

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu