Üçüncü Kuşak “Köylü”
Dedesi Mustafa Altıntaş, Bursaspor'da oynadığı yıllarda "Köylü" lakabıyla efsane olmuştu. Ardından babası Yusuf ve amcası Yaşar çıktı sahneye… Biri Galatasaray'ın ve Millî Takım'ın, diğeri Sakaryaspor, Kocaelispor ve Ankaragücü'nün unutulmaz oyuncularından birisiydi. Şimdi sıra üçüncü kuşak "Köylü"de… O da dedesi gibi Bursaspor'un formasını giyiyor ve genç yaşına rağmen iki sezondur A takımda oynama fırsatı buluyor. 1.90'lık solak santrfor, kuvveti, çabukluğu ve gol vuruşlarındaki becerisiyle Millî Takımlarımız için de umut kaynağı.
Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha
Bir dönemin önemli oyuncularından Yusuf Altıntaş'ın oğlusun. Dolayısıyla futbolun içine doğanlardan biri sayılırsın. İstersen futbol topuyla ilk tanışmandan başlayalım konuşmaya…
Aslında babamdan çok dedemle top oynadım ben. Dedem bir dönemin ünlü oyuncularından Köylü Mustafa… Onu 2010 yılında, 71 yaşındayken kaybettik ama neredeyse ölene kadar futbol oynadı. 60 yaşındayken hâlâ Kocaeli amatör kümesinde bir yandan antrenörlük yapıyor bir yandan da top koşturuyordu. Dediğiniz gibi ben futbolun içine doğmuş çocuklardan birisiyim. Babam Yusuf Altıntaş'ı biliyorsunuz zaten. Galatasaray'da, Millî Takım'da uzun yıllar oynamış bir oyuncu. Büyük amcam Yaşar Altıntaş, Sakaryaspor, Kocaelispor ve Ankaragücü'nde top koşturmuş bir Süper Lig oyuncusu. O da 50 yaşına kadar amatör kümede oynamaya devam etti. Küçük amcam hâlâ BAL Ligi'nde oynuyor. Ağabeyim Ahmet de yine Kocaeli'de Başiskele Belediyespor'da forma giyiyor. Böyle bir ailenin içinde ben de doğal olarak futbolcu oldum işte. Hatta hiç unutamadığım bir hatıram da var. Bir halı saha maçında dedem, babam, amcalarım, abim ve ben birlikte oynamıştık. Dedem o sırada 67, ben de 11 yaşındaydım.
Bir kulübün altyapısına ilk girişin ne zaman oldu?
Kocaeli'de Güneşspor isimli bir amatör takım vardı. Ben de o takımın altyapısına girmiştim. Aslında ailemizin futbolcu olmasını beklediği kişi ben değil abimdi. Ancak Kocaelispor'da oynadığı dönemde hak etmediği şeyler yaşadı. Ben de onun yaşadıkları nedeniyle futboldan soğumuştum açıkçası. Kocaelispor'da değil de amatör bir kulüp olan Kocaeli Güneşspor'da futbol oynamamın sebebi de buydu. Ama kısmet işte; bizim takım Yalova'daki Türkiye Şampiyonası'nda oynarken Bursaspor'un altyapı antrenörleri beni izleyip beğenmişler. Sonra Bursaspor'la bir hazırlık maçı oynadık ve o maçta transferime karar verdiler.
Bursaspor'a gittiğinde 13 yaşındaydın. Senin için ailenden ayrı yaşamak zor olmadı mı?
Doğrusunu söylemek gerekirse başlangıçta her şey çok zordu. Ailemi özlüyordum. Ağladığım zamanlar da oldu. Ama benimle birlikte Kocaeli Güneşspor'dan gelen bir arkadaşım vardı; Gökalp Çakan. Birbirimize destek olarak o zor günleri atlattık.
Son dönemde Bursaspor altyapısından Millî Takımlara çok sayıda oyuncu geldiğini görüyoruz. Bursaspor altyapısını farklı kılan ne sana göre?
Çok sağlam ve oturmuş bir düzen var Bursaspor altyapısında. Bir kere oyuncu seçimini çok başarılı yapıyorlar. Hocaların bilgisi ve eğitim kalitesi son derece yüksek. Bir başka faktör de tesislerin kalitesi. Belki de Türkiye'nin en modern tesislerinde çalışıyor Bursaspor'un altyapısı. Dört çim, bir de suni çim sahamız var. Kullandığımız malzemeler de A takım oyuncularının giydiği malzemelerin aynısı. Bir de bize çok değer verildiğini hissediyoruz ve bu da özgüvenimizi, motivasyonumuzu artırıyor. Tüm bunlar birleşince de gelecek için umut vaat eden çok sayıda oyuncu çıkıyor ortaya.
Babanın futbol gelişime katkıları neler? Seninle neler konuşuyor, hangi tecrübelerini paylaşıyor?
Babamdan hiç övgü almadım diyebilirim; genellikle bana eksiklerimi, hatalarımı göstermeye çalışır. Ben de bunun doğru bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Hatalarımı söyleyip yol göstermesi benim gelişimime daha fazla katkı sağlıyor. En çok da saha içinde sakin kalmamı istiyor. Futbolcunun sakin olduğunda daha doğru düşünebileceğini ve düşündüğünü de daha rahat uygulayabileceğini anlatıyor.
Beğendiğin, benzemek istediğin oyuncular var mı?
Var elbette… Yerli oyunculardan Hakan Şükür, yabancılardan da Didier Drogba ve Zlatan İbrahimovic en çok beğendiğim ve benzemek istediğim santrforlar. Hepsi kaleye sırtı dönük oynayabilen, hava hâkimiyeti olan, kuvvetli oyuncular. Drogba'nın ne olursa olsun kendisine gönderilen her uzun topu göğsüyle kontrol etmesi ve en doğru noktadaki arkadaşıyla buluşturması, o cüssesine rağmen dönüşlerdeki çabukluğu ve kararlılığı müthiş. Hakan Şükür'ün savunmayı önde başlatan pres gücü, hava hâkimiyeti ve gol vuruşlarındaki soğukkanlılığı keza öyle. Ibrahimoviç de pivot santrforların en klaslarından birisi.
Bursaspor'da A takıma yükseliş sürecini anlatır mısın?
Bu yaşta A takıma yükselmek benim için biraz erken zirve gibi oldu. Ama henüz hiçbir şey başarmadığımın farkındayım. Sadece iyi bir futbolcu adayı olduğumu biliyorum ve Bursaspor'da sürekli on birde başlayan bir oyuncu olmayı istiyorum.
A takımda ilk maçını Fenerbahçe'ye karşı Ziraat Türkiye Kupası'nda oynamıştın sanırım. Bize o maçtan söz eder misin biraz?
Doğrusunu söylemek gerekirse hiç beklemediğim bir şeydi. Ertuğrul Hoca beni o sezonun devre arasında A takıma çıkarmıştı. O hafta önce Sivasspor'la hemen ardından da Fenerbahçe ile iki kupa maçımız vardı. Takımla birlikte Sivas'a gittim ama 18 kişilik kadroya alınmadım ve maçı tribünden izledim. Ama A takım kafilesinde yer almak bile beni çok mutlu etmişti. Doğal olarak Fenerbahçe maçı için de kadroda olmayı beklemiyordum. Takımla yemeğimizi yedik, ben asılan listeye bile bakmadan odama çıktım. Yedek kalecimiz Harun abi yanıma gelip, "Hadi hayırlı olsun" dediğinde inanamadım. Hemen aşağı inip listeye baktım, gerçekten de kadrodaydım. İnanılmaz bir heyecan yaşadım ve o geceyi uykusuz geçirdim. Bu arada annemi, babamı, amcalarımı arayıp sevincimi paylaştım. Maç saati yaklaştıkça heyecanım iyice arttı. Maç 1-1 giderken oyuna alınacağımı hiç tahmin etmiyordum. En iyi ihtimalle son 5-10 dakikada oynayacağımı düşünüyordum. Ama maç 1-1'ken Pinto'nun yerine oyuna girdim. Dört dakika sonra kafayla aşırttığım topu Gökhan Gönül kendi kalesine gönderdi ve 2-1 öne geçtik ama sonra yediğimiz iki golle 3-2 kaybettik. Yine de o gün iyi bir performans gösterdiğimi düşünüyorum. İlginçtir o sezon üç Fenerbahçe maçında oynadım. Hatta kupadaki rövanş maçında 90 dakika sahada kaldım. Aynı sezonda Gençlerbirliği ve Sivasspor karşılaşmalarında da şans buldum.
Ertuğrul Sağlam'ın sende önemli bir yeri var sanırım…
Elbette… Beni 16 yaşındayken A takıma alan ve oynatan hoca Ertuğrul Sağlam. Hiç unutmuyorum, Fenerbahçe ile Coca Cola Akademi Ligi'nde oynadığımız maçı izlemişti Ertuğrul Hoca. O maç 4-4 bitmiş, ben de bir gol atmıştım. Maçtan sonra yanıma gelip "Yarın A takımla idmana çıkacaksın" dedi. Onun bir oyuncuyu sadece antrenmana çıkması için A takım kadrosuna almayacağını, o oyuncuya mutlaka oynama fırsatı tanıyacağını biliyordum. Nitekim beklediğim gibi de oldu ve Bursaspor gibi büyük bir takımda oynama fırsatı buldum. Bu yüzden Ertuğrul Hocanın bendeki yeri çok farklı.
Ertuğrul Hocanın ardından Hikmet Karaman da sana şans vermeyi sürdürdü…
Evet… Zaten o sezon iki Fenerbahçe kupa maçının ardından ligdeki Fenerbahçe, Gençlerbirliği ve yine kupadaki Sivasspor maçlarına Hikmet Karaman döneminde çıkmıştım. Ancak sezon bittikten sonra yaz kampında Hikmet Karaman beni sol bekte kullandı. Daum geldikten sonra yeniden santrfor mevkiine döndüm.
Daum da ilginç bir şekilde Bursaspor'da genç oyunculara şans veriyor. Hem Enes'i hem de seni gol bölgesinde kullanmaya çalışıyor.
Daum gerçekten de hem taktik bilgisi hem de disipliniyle marka olmuş bir teknik direktör. Genç oyuncuları da çok seviyor. O hafta antrenmanlarda kim iyi çalıştıysa, verimli olduysa ona şans veriyor. O göreve geldiğinde zaten A takım kadrosundaydım. Bir süre sonra antrenmanlardaki performansımı beğenmiş olmalı ki bana forma vermeye başladı.
Sana şans tanıyan hocalar hangi özelliklerini beğeniyor?
Fizikî açıdan iyi bir oyuncuyum, kuvvetliyim. Hava toplarında etkiliyim. Gol vuruşlarım fena değil ama daha iyi olması için çok çalışıyorum. Kaleciyle karşı karşıya kaldığım pozisyonların ve tek vuruşların üzerinde özellikle duruyorum. Antrenman bittiğinde Enes'le birlikte sahada kalıyoruz. Hakan abi orta yapıyor, biz de gol vuruşu çalışıyoruz.
Takımda genç ve tecrübeli oyuncuların ilişkileri nasıl, size kimler destek veriyor, öğrenme sürecinize katkı yapıyor?
Takımdaki abilerimiz bizi kendilerinden ayırmıyor. Hepsiyle çok yakınız. Kendimizi takımın parçası olarak hissediyoruz. Yerlisiyle, yabancısıyla gerçekten de kaynaşmış bir takımız. Tuncay abi, İbrahim abi bize nasihatler veriyor. Dediğim gibi Hakan abi sahada kalıp özel idman yaparken bizim ricamızı kırmıyor ve gol çalışmamızda orta yapıyor.
Hem takım arkadaşın hem de forma rekabeti içinde olduğun Enes Ünal'ı nasıl bir oyuncu olarak görüyorsun?
Bizimkisi tatlı rekabet. Ben oynadığım zaman o bana destek oluyor, o oynadığı zaman da ben ona… Enes'in gol vuruşları çok iyi. Frikikleri harika kullanıyor. Ayrıca çok karakterli bir insan ve yakın gelecekte Türk futbolseverler onu üst düzeyde izlemekten büyük keyif alacak.
Bursasporlu taraftarların genç oyunculara yaklaşımı nasıl, onlarla nasıl diyaloglarınız var?
Bursaspor çok büyük bir camia. Futbolu da iyi biliyorlar. Başka takımlarda hata yapan gençler ıslıklanabilir ama Bursaspor'da genç bir futbolcu oyuna girdiğinde özel olarak alkışlanıyor, destekleniyor.
Eğitim hayatını da sürdürüyor musun bir yandan?
Liseyi bitirdim. Önümüzdeki sene üniversiteye gitmek ve BESYO'lardan birisinde okumak istiyorum.
Okuldaki arkadaşlarınla diyalogların nasıl? Geçen sezon Fenerbahçe maçında oynayıp okula gittiğinde seni nasıl karşıladılar?
Okuldaki sınıfımız tamamen Bursasporlu oyunculardan oluşuyordu. Dolayısıyla onlarla okulun dışında futbol sahasında da beraber olduğumuz için herhangi bir şey değişmiyordu. Ama hocalarımız bizim başarımızla gurur duyuyordu.
Aslında bu soruyu şunun için sormuştum… Erken yaşlarda Süper Lig'de oynadığında, arkadaşlarına karşı tavırlarında bir değişiklik oldu mu?
Asla olmadı. Benim futbol dışındaki en yakın arkadaşlarım İzmit'te yaşıyor. Onlarla ilişkimizde de hiçbir değişiklik yok. Zaten henüz bir şey başardığımı da düşünmüyorum. Ama başardığım zaman da inşallah değişmeyeceğim.
Genç Millî Takımlarda yer almanın sana katkıları neler?
Öncelikle buradaki hocalarımızın kalitesinden yararlanıyoruz. Hepsi üst düzey takımlarda oynamış, çok önemli tecrübeler edinmiş eski oyuncular. Bize bu tecrübeleriyle birlikte bilgilerini aktarıyorlar. Diğer yandan çok kaliteli rakiplerle oynuyoruz ve bu da bizim için önemli bir tecrübe. Genç yaşta bu avantajları elde etmenin kariyerim açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun?
Bursaspor'da sürekli oynamak, bu takımın unutulmaz oyuncularından biri olmak ve kaptanlık yapmak istiyorum. Millî Takımımızda değişmez oyunculardan birisi olmak ve sonunda da Avrupa'da futbol oynamak diğer hayallerim.
Artık Süper Lig'de süre almaya başlayan bir oyuncu olarak kendini A Millî Takım'a hangi mesafede görüyorsun?
Fiziksel olarak güçlü olduğum sürece oynayabilirim diye düşünüyorum. Bu konuda kendime güveniyorum. Daha da güçlenmek için sürekli çalışıyorum. Özellikle üst kısmımı güçlendirmek için fitness yapıyorum. Zaten tesislerde kaldığım için sürekli çalışma fırsatına sahibim. Tesislerde kalmak sıkıcı değil mi?
Benim açımdan değil. Orada çok iyi arkadaşlarım var. Enes Ünal, Ertuğrul Ersoy, kaleci Okan Koçuk gibi… Onlarla playstation oynuyoruz, bazen birlikte dışarı çıkıp geziyoruz.
Dışarı çıktığınızda insanlar sizi tanıyor mu?
Genellikle tanıyorlar ama gösterdikleri ilgiden dolayı çok utanıyorum, bana çok garip geliyor.
Kaynak:Bursaspor Akademi