Tribünce!
Merhaba sevgili Bursasporlular. Uzun bir zamandır yapmayı hedeflediğimiz tribünün tanınmış simalarıyla röportajlara bu hafta başlıyoruz. İlk konuğumuz olarak bizleri kırmayan Tarkan Öge;
Tarkan Öğe kimdir bize biraz kendinden bahsedebilir misin? Kendini tanıtabilir misin? Kısaca özetleyecek olursam 23 Eylül 1972 Bursa doğumluyum. Evliyim ve 7 yaşında bir kız çocuğum var. Yaklaşık 12 yıldır elektrikli ev aletleri satan değişik firmalarda Bursa bölge müdürü olarak çalışıyorum.
Bursaspor ile ilk tanışmandan bahsedecek olursak nasıl oldu? Neler hissettin bize bunları biraz anlatabilir misin?
Vallahi babadan Bursasporluyuz biz. Benim babam yıllarca amatör kümede yöneticilik yaptı. Aynı zamanda Elmasbahçeler Spor Kulübünün de yöneticiliğini yaptı. Ben daha 7-8 yaşlarındayken babamın yöneticiliğini yaptığı amatör takım maçlarından sonra Bursaspor maçlarına gidiyorduk. 12-13 yaşlarına geldiğimde ben tek başıma Teksas’ a gitmeye başladım. Doğma büyüme Setbaşılıyım ben. Bizim dönemimizde mahalledeki tüm arkadaşlarımız Bursasporluydu. Onlarla beraber toplu halde maçlara gitmeye başladık o zamanlardan beride gidiyoruz. Yani 1984-85 yılı tribüne kendi başıma ilk girişim diyebilirim.
Şimdi sorularımız kulübün gidişatı üzerine olacak biraz nasıl buluyorsun kulübün gidişatını sence var mı sıkıntılar?
Dertli olduğumuz konu bu. Öncelikle şunu söyleyeyim ben 40 yaşındayım. Bursaspor’un iç sahadaki tüm maçlarına gitmişimdir. Bir Ajax maçı vardı ona gidemedim. O maçında biletleri çok pahalıydı bilet alamamıştım (Ivan Ergic’ in kulakları çınlasın). Nurettin Karayaka yöneticiliği zamanında Şadırvan da bir sohbette bir söz söylemişti; ’En iyi 11’i tribün yapar’ diye. Çünkü neden biz tüm iç saha dış saha maçlarına gidiyoruz. Topçuları gerek gazetelerden gerek dışardaki yaşayışlardan takip ediyoruz. Bu kadar ciddi ilgilendiğimiz için tribünün yaptığı tespitlerin doğru olması kaçınılmaz oluyor. Şampiyonluk bana hayal gibi gelen bir şeydi. İtiraf etmeliyim ki ben son ana kadar şampiyon olacağımıza dahi inanmıyordum. Mutlaka futbolun kirli dünyasından birileri çıkar ve bizim şampiyonluğumuzu elimizden alır diyordum. Ama hepimiz yanıldık ve şampiyon olduk. Zaten oraya kadar söylenecek hiçbir şey yok. O şampiyonlukta en ufak emeği geçen dahi kim varsa Allah hepsinden razı olsun. İnşallah hepsi cennete giderler. Fakat işler şampiyonluk sonrasında hakikaten eleştirilecek bir konuma geldi. Örnek verecek olursak Bursaspor şampiyonluk sonrasındaki sene 14 tane transfer yapmış bir sonraki sene 10 tane transfer yapmış. Bu bir plansızlığın ürünü bana göre. Eleştirilerimizde aslında tarihimizde sadece bir tane değil birden çok 16 Mayıslar olsun diye. Mesela Trabzon bu ivmeyi yakaladı ve art arda şampiyon oldu bizde bu şekilde olmalıyız. Hala bu fırsatı kaçırmadık. Değerlendirmeliyiz bu yüzden. Hazır çıta yükselmişken bir daha düşürmemeliyiz.
Transferlerde yaşanan problemlerde bu eleştirilerin doğmasında çok önemli bir rol oynuyor sende bizim gibi düşünüyor musun? Bana göre bir futbol kulübünün başarılı olup olmaması dolaylı bir yoldan yaptığı transferlerle alakalı. Çünkü aldığı oyuncu takıma maç kazandıracak takımın başarısını arttıracak. Bunun sonucunda kulüp başarılı olacak. Tribün mutlu olacak. Camia mutlu olacak. Bu esnada kulüp daha fazla kazanacak falan filan. Ama baktığımız zaman buradaki kilit nokta transferlerin katkısı. Bizim kulübümüzde ne yazık ki plansız yapısından dolayı transferde bocalıyor. Yineliyorum Bursaspor şampiyonluğun ertesi senesinde 14 tane transfer yaptı. Bunu yapacağına iki tane transfer yapsaydı ama bu iki transfer gerçekten açıklarımızı kapayacak transferler olsaydı yeterliydi bana göre. Yıldız demek istemiyorum. Çünkü yıldız çok göreceli bir kavram bahsettiğim konu takıma katkı yapmaları. Mesela şampiyonluktan sonra Selçuk İnan gibi bir isimle anlaşılsaydı katkısı neler olurdu hayal edebiliyor musunuz? Ya da bu sene başında adı geçtiği için söylüyorum Alper Potuk alınmalıydı bence. Yani adını bilmediğimiz takımlardan daha önce hiç adını duymadığımız 5 tane futbolcu yerine bir futbolcu alınmalı. Ama bu topçu bu ligin en kaliteli adamı olmalı bana göre transferlere bu şekilde yönelmeli.
Son bir şey söyleyeyim taraftarlar olarak İbrahim Yazıcı’yı çok eleştiriyoruz. Eleştirilmesi gereken yönleri de var. Ama alternatifi var mı? Hayır yok. O zaman bize düşen hem başkanın arkasında durup onu sahiplenip bir yandan da kulübün büyükler adımlar atabilmesi için onu yapıcı bir şekilde eleştirmek. Ben İbrahim Yazıcıyı önceki başkanlığından da hatırlarım. İbrahim Yazıcı gazetelerden falan etkilenmez ama taraftardan etkilenir. Taraftarın söylediklerini önemser. Bize düşen de burada bir şekilde kamu oyu baskısını oluşturup çokta kırıcı bir şekilde olmadan eleştirmek. Bursaspor tarihi böyle hareketleri barındırır içinde. Mesela bir kent meydanı hareketi vardır. Taraftar yönetime hocasını değiştirtmiştir. Bana göre bu hareketinde şampiyonlukta çok büyük payı vardır. Bursaspor taraftarını diğer takımların taraftarlarından ayıracak olan en önemli özelliği de budur bana göre. Tribünün bu refleksini kaybetmememiz gerekiyor bu süreçte. Senin çok önemli bir sözün var şampiyonluktan sonra; benim hayallerim 16 Mayıs 2010 da bitmedi. 16 mayıs 2010 da başladı diye. Bu söz bizce çok irdelenmesi gereken bir söz. Sence Bursaspor bu sözün hakkını verebildi mi? O söz düz bir söz değil aslında altında başka bir şeyler var o sözün. Röportajın başında da söyledim samimi bir şekilde itiraf etmeliyim ki şampiyonluk hayallerin dahi ötesinde bir şeydi benim için. Son ana kadarda inanmadım. Kafamda geçen tek düşünce ne yaparlar ne ederler bizi şampiyon yapmazlar yönündeydi. Şike sürecinde de bunu gördük aslında. Mesela ben bir Trabzon maçı hatırlarım yıllar önce. Hakem maçı bizden aldı Trabzon’a verdi. Ben o maçtan sonra arabayla eve gidiyorken birileri bir tiyatro kurmuş biz bu tiyatroya para verip izliyoruz diye düşünmüştüm. Ama biz bu şampiyonluğu kazandık. Camia olarak inandık kenetlendik ve başardık. Daha önce belki de şampiyonluğun kıyısından geçmemiş bir camia şampiyonluk şarkıları söyledi o sene. Fakat geçen süreç gösterdi ki Bursaspor şampiyonluk imajını yeterince iyi kullanamadı. Yönetimsel anlamda burada hatalarımız çok oldu. Şampiyonluktan sonra verilen demeçler her ne kadar büyük takım havasında olsa da bu sözler yapılanlarla desteklenemedi. Söylenenlerle yapılanların çelişmesi Bursaspor’un gerek kendi taraftarı önünde gerekse tüm Türkiye de imaj kaybına uğramasına sebep oldu. Son günlerde çok yinelendiği için söylüyorum. Bursaspor’un gerçekleri. Bu bence taraftarın tepkisini kırmak için söylenen bir düzmece. Kabul ediyoruz bir Fenerbahçe veya Galatasaray kadar maddi gücümüz yok ama Bursaspor’un gerçekleri bir Elazığ’dan veya Ordu’dan farklı olmalı bence. Bursaspor’un gerçekleri kelimesi bile bizim tüm Türkiye çapında imaj kaybetmemize sebep oluyor açıkçası. Başkanın burada eleştirilmesi gereken çok yönü var açıkçası. Kalıcı gelir kaynakları yaratılamamasında olsun, yeterince destek sponsor bulunamamasında olsun ben Bursaspor’um başkalarının ayağına gitmem onlar benim ayağıma gelmeli mantalitesi değişmeli bana göre. Tarkan Öğe sen Bursaspor tribünlerindeki tribün kültürüne en fazla sahip insanlardan birisin. Geçmişte ki taraftarlık veya tribün olgusunu şimdiyle kıyaslayacak olursak bize ne gibi şeyler söyleyebilirsin? İnsanlarda zamanla birlikte değişiyor diye başlıyayım sözlerime. Bizim zamanlarımıza bakacak olursak 80’lerin ortaları ve 90’lar sabahlama dönemlerini falan kapsayan süreç daha çok vurdulu kırdılı olayların olduğu zamanlardı. Bir tribüne not verme kriterleri sabahlayan insan sayısı, kaçması kovalaması gibi şeylerdi. Şimdi iş değişti. Şimdi bu gibi olaylar azaldı artık görsellik, ses, atkı şov ön plana çıktı. Hazır sende sabahlama dönemlerinden kapı açmışken o dönemlere dair bir şeyler paylaşmak ister misin bizimle? O zamanlar tribünün en aktif grubuydu Şadırvan. İçinde çok değerli abilerimiz vardı. Sabahlama dönemlerinin en aktif grubu Şadırvandı aslında. Sonra bizim tayfa gelince çok daha fantastik adamlar çıktı. Murat, İsmail, Akgün gibi arkadaşlarımız vardı. Bunlar hakikaten anlatsa hayatı film olacak derecede enteresan adamlardı. O zamanki taraftar çatışmalarının başrolündeki adamlar diyebiliriz bunlar için. Bizde o zamanlar İstanbul takımları ve Trabzon’la oynanacak maçlardan önce kültür parkta, küçük parkta geceden beklerdik gelecek taraftarı ve bir şekilde rahatsız ederdik. Bir tane anımı paylaşayım sizle. Bir Trabzon maçı öncesi gene küçük park civarında sabahlıyoruz. Aşağıdan birisi geldi. Abi Trabzonlular gelmişler çarşambada ki TEK’in lojmanlarının orda toplanmışlar dedi. Bizde kalabalığız nerden baksan 400 500 kişi varız. Koşa koşa aşağıya indik köşede 25 30 kişilik bir grup var. Biz tabi bunlara doğru bir girdik 15 dakika temiz bir sopa çekişizdir ama. Vurmayın etmeyin falan diyorlar ama bizimkiler dinlemiyor. Meğer adamlar inşaat işçisiymiş. Adamlar köşede durmuş servis bekliyorlarmış. Boş yere gittiler yani. Senden bir de deplasman anısı rica etsek ? 94 yılında İnönü deplasmanı gerçekten çok farklı bir şeydi. Bence Türk holiganizm tarihinin en önemli olayları olmuştur o maçta. 105 kişi gittik biz o gün ve hiç birimiz geriye dönemedi. Hepimiz geceyi karakollarda geçirdik. Yaklaşık iki buçuk saat orda olaylar oldu ve çok sayıda yaralı Beşiktaş taraftarı vardı. O güne dair komik bir şey anlatayım. Yönetici Nur Öğünç vardı o zamanlar. Bizim hepimizi aldı karakollardan sağ olsun. İki tane otobüs kiralamış vapurla Harem’e geçeceğiz oradan da otobüslere binip Bursa’ya geleceğiz. O zamanlar tabi cep telefonu falan yok. Nur Bey’in araç telefonundan herkes ailesini arıyor iyi olduğunu falan söylüyor. Neyse biz tezahüratlar eşliğinde falan bindik vapura. Vapur Harem’e yanaştı. O sırada da Galatasaray tribünü haremden asker uğurluyormuş. Bunlar cimbom falan diye bağırıyorlar. Biz indik vapurdan. Görünce bunları bir de bunlara sardık. Rahmetli Nur Öğünç başladı ağlamaya. Kazasız belasız bir Bursa’ya gidelim ondan sonra ne haliniz varsa görün ben sizinle mi uğraşacağım dedi. Şimdi hatırlayınca komik geliyor tabi ama o seneler gerçekten unutulmayacak senelerdi. Bursaspor tribünlerinin sana göre tavan yaptığı maçları sorsak bize hangi maçları sayabilirsin? Bursaspor tribün olarak her zaman çok iyiydi aslında ama unutamam diyeceğim iki maç sayabilirim; ilki 4-3 yendiğimiz bir Gençlerbirliği maçı vardı. Çok güzel bir tribün olmuştu o maçta. Maçta çok güzeldi. Kale arkasındaki herkes maçın sonunda tellerdeydi. O maçı kaybetsek 15 bin kişi sahaya girecek gibi bir koku almıştım o maçta. Hala hatırladığımda tüylerim diken diken olur. İkincisi de Fenerbahçe’ye kupadan elendiğimizde 3-0 dan sonra yapılan tribünde çok anlamlıdır benim için. Takıma sevginin nasıl olması gerektiğini o gün göstermiştir Bursaspor tribünleri. Çok önemli bir mesaj vermiştir bence herkese. Hiç unutamayacağın maç ? 5-0 lık Galatasaray maçı derim. Gerçekten tarihe tanıklık etmek cümlesinin karşılığını veren bir maçtı. Unutamadığın bir gol? Nejat Biyediç’ in Beşiktaş’a attığı gol. Yanlış hatırlamıyorsam Zalad vardı o gün Beşiktaş’ın kalesinde. Çimleri yedirmişti ona rahmetli. Hiç unutamayacağın futbolcular, hocalar, başkanlar? Nejat Biyediç, Baliç, Batalla futbolcu olarak bunları sayabilirim. Hoca olarak Ertuğrul Sağlam başkan olarak da İbrahim Yazıcıyı sayarım her ne kadar bu aralar çok eleştirsek de. En çok sevdiğin beste? Çekmişiz kafaları bestesi hem tınısı açısından güzel gelir bana hem de sözlerinin gerçekleşmesi açısından yeri çok ayrıdır bende. Şimdi sana tek kelimelik sorular soracağız senden bunlara olabildiğince kısa hatta mümkünse tek kelimelik cevaplar isteyeceğiz. Futbol ? Mafya Mutluluk ? Gol Para ? İyi bir şey Sağlık ? Göğüs kafesi Tribün ? Hayat Deplasman ? Komik Atkı ? Şov Arma ? Çocuğum Bursaspor ? Ailemden biri sanki annem Ankaragücü ? Dost Pankart ? Dil 16 ? Heyecan Şike ? Fenerbahçe Forma ? Ajax stili Kupa ? Ömer Erdoğan Kaptan ? Nejat Biyediç Atatürk stadı ? Bizim mahalle Timsah arena ? Kale arkası İstanbul ? Kaos Sakarya ? Mezar 16 Mayıs ? Göz yaşı 2-2 ? Timsah yürüyüşü yapan çocuğun surat ifadesi Teksas ? Güç gösterisi Nejat Biyediç ? İmparator En son olarak Bursaspor’un kendine göre altın 11 ini kurabilir misin bize? Bu 11 e bir hoca bir tane de başkan rica etsek senden ? Ivankov, Ali Tandoğan, Atilla Kerekeş, Ömer Erdoğan, Semih Yuvakuran, İbrahim Köseoğlu(Deli İbrahim), Volkan Şen, Baliç, Nejat Biyediç, Batalla, Pingel. Hoca: Ertuğrul Sağlam, Başkan : İbrahim Yazıcı. NOT : Bursaspor’u annesi gibi gören, Sakarya dediğimizde gözleri dolarak mezar diye cevap veren, Bursaspor şampiyon olsun söz senden hayatım boyunca başka bir şey istemeyeceğim diye Allah’a dua eden, Duaları kabul olduktan sonra sevinmek bir yana dursun 25 dakika durmadan ağlayan, şampiyonluktan sonra artık ölsem de gam yemem diyen bir babanın oğlu, minik Tibet’in babası ve tribünlerimizin delikanlı Tarkan Öge; bizleri kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğin için sana sonsuz teşekkürlerimizi sunar, sana ve ailene sağlık, mutluluk, Bursaspor ve şampiyonluklar, kupalar dolu uzun bir ömür dileriz.
Bursasporluyuz.net Roportaj:Adnan Batır-Dilhan Ocakbaşı