”Tek Üzüntüm Jübile Yapamamak”
Mustafa Gönden kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Kendinizi tanıtabilir misiniz?
Bursa doğumluyum. Muradiye’de doğdum ve büyüdüm. Kökenimiz Bursa. Aslında anne tarafından bir Selanik göçmenliğimiz varmış ama tabi ki doğduğumuz, büyüdüğümüz ve yaşadığımız şehir Bursa. Bursalı olmaktan her zaman gurur duydum.
Spora ilgim, branş ayırmaksızın var. Ancak benim için aslolan her zaman futboldu. Aile olarak da hem eşim hemde oğullarım ile tam bir futbol ailesiyiz.
Oğullarınızın futbol ile ilgisi var mı?
Evet var. Büyük oğlum Efe Batın 13 yaşında ve yaklaşık 6 senedir bizim akademimizde eğitim görüyor.
Küçük oğlum Ege Çınar 8 yaşında. Eğitiminin 3. senesinde.
Geçen sene oğlunuzun bir sakatlığı vardı umarız bir sorun yoktur.
Evet antremanda kolunu kırmıştı.Şu anda herhangi bir sıkıntısı yok çok şükür. Üzerinde ne çekingenlik ne de bir korku kalmadı. Genler ile ilgili sanırım. Kırık geçtiği günden bir hafta sonra, "Ben antremana çıkmak istiyorum." dedi. "Maşallah" diyelim. Bir problemimiz yok.
"Mustafa Gönden Professional Football Academy" ile geleceğimiz olan çocuklarımıza yönelik çok güzel ve özel bir çalışma mevcut. Bu fikir nasıl oluştu ve hangi eğitimler verilmektedir? Bursasporluluk bilinci eğitimleriniz içerisinde mevcutmudur?
Ben çok iyi bir altyapı eğitimi almıştım. Oyak Renault altyapısında gerçekten iyi hocalar ile birlikte çalıştım. Ama tabi yurt dışına gittikten sonra oradaki eğitimleri inceleyince aslında bizim, Türkiye’de altyapı eğitimlerinde bir çok yanlışlar yaptığımızı gözlemledim. Sevmediğim bir tarz var. "Bir şeyi yapabiliyorsan yaparak cevap ver. Yapamıyorsan konuşma." derler. Ben bunu hayat felsefesi edindim. "Eğer yapacaksam konuşayım ve en iyisini yapayım. Konuşmak içinde başkalarını eleştirmek ve lekelemek için konuşmayayım." dedim. Futbolu bıraktıktan sonra önümde birkaç seçenek vardı. Bunlar profesyonel anlamda hocalık yapmak, menajerlik ve kulüp bünyesinde görevlerde bulunmaktı. En zor olanı ise çocuklara bir şeyler katmak ve altyapı eğitimini vermekti. Ben zor ama en doğru olanı seçtim. Bu şekilde başladık. Ben Kore’de oynarken bu fikir benim aklıma yatmıştı ve bu şekilde başladık. Bursasporluluk bilinci sonradan verilebilecek bir mental yükleme değildir. Bu aile ile ilgili, çevre ile ilgili ve camianın çocuklara verebileceği model ile ilgilidir. Özellikle şampiyonluk sonrası yeni bir nesil Bursaspor sevgisini iliklerinde hisseden bir duygu ile yüklenmiş durumda. Bursaspor bu anlamda güzel bir çocuk gurubu yakalamıştır. Verdiğimiz eğitimlerde ise tüm çocuklarımıza koordinasyon, ritim, denge, çabukluk çalışmaları yaptırıyoruz. Top ile olan çalışmalarda ise pas, top tekniği ve topla beceri çalışmaları yapıyoruz. En önemlisi takım olmayı ve kişisel olarak gelişimlerinde tüm arkadaşları ile bir uyum yakalamalarını hedefliyoruz. Akademimizdeki öğrencilerimizde şu ana kadar herhangi bir tartışma ve kötü söz dahi şahit olduğumuz şeyler değil. Bu konuda da eğitimler veriyoruz.
Bursa, şehir ve camia olarak sizinde mevcut kadro içerisinde bulunduğunuz İnter Toto efsanesi ile birlikte şampiyonluk adayları arasındayken yıllar sonra belki de daha az popüler olan bir kadro ile bunu başardı. Şampiyonluk hedefi o zamanlarda mı başlamıştır yoksa 2. lig zamanında mı başlamıştır?
Bursaspor kurulduğu gün şampiyonluk yürüyüşü başlamıştır aslında.. Böyle bir futbol şehrinin Şampiyonluk için bu kadar zaman beklememesi gerekiyordu. Bizim oynadığımız dönemde gerçekten çok iyi bir kadromuz vardı. Mesela Musisi, Selim, Baliç, Ercüment, Vidolov gibi oyuncular vardı. Bir kısa anımı anlatayım: bir alışveriş merkezine gitmiştim ve orada Sercan ile Volkan da varmış. Ama oradaki arkadaşlar direkt benim yanıma gelip abi biz sizi çok seviyoruz dediler. Sercan ve Volkan için bu şekilde hissetmediklerini o zamanki kadronun oyuncularına farklı bir göz ile baktıklarını belirttiler. Bu da o kadronun aslında ne kadar popüler olduğunun kanıtıdır.
Gençlerbirliği ile kazandığınız bir Türkiye kupası var. Bursaspor ile kupa kazanamamak içinizde bir yara bıraktı mı?
Çok çok büyük bir yaradır. Bizim o kadro ile derece yapamamış olmamız bizim için çok büyük eksiklikti. Gordon Milne’e aslında biraz şehir olarak tolerans gösterebilseydik o sene yani 97/98 sezonunda şampiyon bile olabilirdik.
Gençlerbirliği ile olan sözleşmeniz sonrası Güney Kore’nin Bucheon SK ve daha sonrasında da Danimarka da Kopenhag takımları ile yurt dışında Bursa’yı Bursaspor’u temsil ettiniz. Bursaspor ile gönül bağı olan ancak bunu gurbette yaşayan bir çok taraftarımız var. Gurbette olmanın en büyük sıkıntısı nedir? Kendimden örnek vermem gerekirse, nereye gidersem gideyim; evet profesyonel olarak orada var oldum ancak gönül bağı olarak buradan bir an bile kopamadım. Hatta ben bu stadyumda Bursaspor’a karşı oynadım. O gece sabaha kadar uyuyamamıştım. 1-0 yenmiştik Bursaspor’u. Beni bütün tribünler alkışlamıştı. Önce Maraton tribünü çağırmıştı daha sonra sırasıyla Teksas, Açık Kale ve Radikal çağırmıştı. Derken bütün stadyum, "Bursa seninle gurur duyuyor." diye tezahurat yapmıştı. Bende ağlayarak tribünleri dolaşmıştım. Bu sevgiye sahip olup Bursa ve Bursaspor’dan uzak olmak her anlamda zor.
Geçmişte ki futbolcular ile şimdiki futbolcuların imkanlarını kıyaslayacak olursak bize ne gibi şeyler söyleyebilirsiniz?
Tabiki çok fark var. Bir kere bizim zamanımızda daha büyük kaos ortamı vardı. Hak yenilen maçlar oynadık biz. O zamanlarda 3 dakika özeti verilen maçlarda insanlar fikir sahibi oluyordu.
Şimdi her şey daha farklı ve insanlar görüntülere istediği anda ulaşabiliyor. Şu anda futbol piyasasında şişirilmiş bonservis bedelleri var. Bizim zamanımızda da iyi kazanıyorduk ama bu zamanda hiç hak edilmeyen paralar dönüyor piyasada. Bu durum Türkiye’de böyle Avrupa’da böyle değil. Ben şu dönemde oynasaydım yerli kalitesinde Milli takımın değişmezi olurdum ki şu anda yerli kalitesi de ortada zaten. Bursaspor tribünlerinin size göre o dönemde tavan yaptığı maçları sorsak bize hangi maçları sayabilirsiniz?
Karlsruhe maçı derim, hiç düşünmeden hemde. Şampiyonluk maçında bile böyle bir atmosfer yoktu. O maç bambaşka bir ortam vardı. Herkes üst üste maç izlemişti ve muazzam bir ses, heyecan vardı.
Bursaspor’dan ayrılış sürecinde hiç hayal kırıklığı yaşadınız mı?
Ben o zaman hafta sonu maç oynamıştım. Sanırım ikinci devre girmiştim ve oynamayanlar ile az süre alanlar için pazartesi günü idman vardı. İdmandan sonra arabam ile eve dönerken beni Nihat Şengezer aradı. Bana "Mustafa ne yapacağız bu Cavcav ile?" dedi. Bende, "Nasıl ne yapacağız abi?" diye sorunca, "Seni çok istiyorlar. Ne yapacağız?" dedi. "Söylenecek bir şey yok. Ben yarın A takım ile antremana çıkmıyorum." dedim. "Neden?" diye sorduğunda, "Abi ben gerek İstanbul'dan gerekse yurt dışından teklifler almıştım. Ancak hiçbir zaman benim fikrim sorulmamıştı. Eğer benim fikrim soruluyorsa benim için düşünceler değişmiştir." dedim. 5 dakika sonra İlhan Cavcav aradı. Ardından Nihat Abi ve yine sonrasında İlhan Cavcav ile telefon görüşmeleri yaptık. Yarım saat içerisinde Gençlerbirliğine transferim gerçekleşti.
6,5 sene, yarım saat içinde bitmişti. Hiç keşkelerim olmadı ama bir şeyleri değiştirme şansım olsaydı gitmemeyi seçerdim. Tek üzüntüm burada jübile yapamamak oldu. Son dönemlerimde Bursaspor’a dönüşüm olacaktı ancak ismini vermeyeceğim bir Teknik Direktör benim dönmeme engel oldu. Yönetim beni Kaptan olarak görmek isterken kısmet olmadı diyelim.
Sizden unutamadığınız bir anı daha rica etsek?
İlk defa anlatacağım komik bir anım var. Pek bilen yoktur bunu. Güney Kore’de oynarken yedek başladığım bir maçta sanırım dakikalar 60 civarıydı ve hoca bana, "Oyuna gireceksin. Hazırlan." dediğinde, tekmeliklerimin olmadığını fark ettim. Soyunma odasına gittim. Kapı klitli ve görevliyi arıyorum. Bir süre sonra onu buldum ve kapıyı açtırdım. Tekmelikleri taktım. Öyle bir atmosfer vardıki; uğultular, tezahuratlar derken 10-15 dakika geçmiş oldu. Maça girdim ama hoca bana hazırlan dediğinde 1-0 öndeydik. Ben dönüp gelene kadar 2-1 mağlup duruma düşmüşüz. Ben farkında değilim. Topu alıyorum oyunu yavaşlatıyorum, top çeviriyorum. Ama herkeste bir hırs bir koşuşturmaca… Bende, "Bunlara ne oluyor? Neden böyleler? Sakin olmalıyız." diyorum. İletişimde kurulmuyor. Pek İngilizce anlayanda yok. Dakikaya bakayım derken gözüm tabelaya takıldı ve o an anladım mağlup olduğumuzu. 15 dakika katletmişim maçı. Çok utanmıştım.
Hiç unutamayacağınız maç?
Karlsuhe maçıdır. 17 kişilik kamp yapardık. Bende kadrodaydım ama 16 kişilik oyun kadrosunda değildim. O gün sahada değildim fakat ruhen tüm arkadaşlarım ile birlikteydim.
Hiç unutamayacağınız futbolcu, hoca, başkan?
Musisi, Gordon Milne, Murat Gülez
Şimdi size tek kelimelik sorular soracağız. Sizden bunlara olabildiğince kısa hatta mümkünse tek kelimelik cevaplar isteyeceğiz.
Futbol ? Hayat
Mutluluk ? Ailem
Para ? Güç
Tribün ? Bursa
Deplasman ? Yine Bursa
Atkı ? Teksas
Arma ? Bursaspor
Bursaspor ? Olmazsa olmazım
Pankart ? Tribün
16 ? Heryerde gözüme çarpan rakam
Şike ? Türkiye
Forma ? Kutsal
Kupa ? Gençlerbirliği
Kaptan ? Saygı duyulmalı
Atatürk Stadı ? Mabed
Timsah Arena ? Umut veriyor ama bilmiyorum.
İstanbul ? Dışarıdan renkli ama içi kaos.
Sakarya ? Hatırlamak istemiyorum.
16 Mayıs ? Hayellerin gerçeğe dönüştüğü gün.
Teksas ? Türkiye’de tek.
Nejat Biyediç ? Allah rahmet eylesin müthiş bir hocaydı.
Hoca? Gordon Milne
Başkan? Murat Gülez
En son olarak kendinize göre altın 11 kurabilir misiniz? Bu 11'e bir Hoca bir tane de Başkan seçseniz tercihleriniz kimler olurdu?
Gançev, Selim, Adnan, Ömer Kılıç, Ünal (Bu bölgeye Şaban abi , Ümit abi ve Tunahan abi’yi ekleyebiliriz onlar çok renklilerdi.) Vidolov, Yusuf , Batalla, Ali Nail, Vedat Abi (Sarı Vedat), Baliç, Ercüment yani yapamıyorum kadroyu bu kadro çok iz bıraktı güzel kadro ve güzel zamanlardı. Ender’de bu kadroda olabilirdi.
Bu arada Batalla için ekstra bir parantez açmalıyız. Onunla oynamayı çok isterdim. Kendisine söylemiştim bunu ve kendisi de bana, "Bende senin hakkında bilgi sahibiyim ve bende seninle oynamak isterdim." diye cevap vermişti. Mütevazi olarak bambaşka bir oyuncuydu Batalla.
Bu keyifli sohbet ve bize ayırdığı vakit için Mustafa Gönden'e teşekkür ediyoruz.
Bursasporluyuz.Net