Nitu şike yaptı!

Bursaspor'u 3 kez çalıştıran Yılmaz Vural, "İmkanların az, maddi durumunun bir hayli sıkıntılı olduğu dönemlerinde görev yaptım. Her şeye rağmen mücadele ettik. Ben bu şehri çok seviyorum" dedi.

 

1989'da yılında Bursaspor'a teknik direktör olarak gelen Yılmaz Vural, 1989-90, 1991-93 ve 1999-2000 sezonlarında yeşil beyazlı takımda görev yaptığını hatırlattı. Bursa'da ilk geldiği sezondan itibaren taraftar ve futbolcusuyla aralarında büyük bağlar olduğunu, çok sevildiğini belirten Yılmaz Vural, Türkiye'de tribünlere ilk davet edilen antrenör olduğunu, soyunma odasından sahaya dönüp tribünleri selamlayıp yumruk şov yapmakla ünlendiğini belirtti.

 

FUTBOL HER ŞEYDEN ÖNCE GELDİ

 

Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe dışında Trabzonsporn dahil birçok Anadolu takımını çalıştırdığını ifade eden Yılmaz Vural, "Futbol çoğu zaman benim için ailemden bile önce geldi. Futbol aşkı yüzünden yeri geldi çocuklarımızı, eşimizi ihmal ettik. Hep ön planda futbol oldu. Buna değer miydi derseniz, değerdi" diyekonuştu. ,

 

Bursaspor BENİM İÇİN ÖNEMLİDİR

 

Bursa ve Bursaspor'un kendisi için çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz Vural, şöyle devam etti:

 

"Taraftarla aramızda müthiş bir diyalog vardı. Hiç bir takım taraftarı ile antrenörü arasında böyle bir iletişim yoktu. Lig 5'incisi olduk, Türkiye Kupası finali oynadık, bir Başbakanlık Kupası kazandık. Bu ve buna benzer çok heyecanlı güzel günlerimiz geçti. O dönemin gazeteleri hala evimde durur. Gazeteler, "Türkiye'nin Milan'ı Bursaspor" manşetleri attı. Tabii sonra çok sıkıntılı günlerimiz de oldu Bursa'da. Kulübün imkanları az, maddi durum sıkıntılı olduğu günlerde de görev yaptım. Her şeye rağmen mücadele ettik. "

 

"NİTU ŞİKE YAPTI Kİ"

 

Bursaspor'u çalıştırdığı dönemde 1992'de kupada Bursaspor'un 3-0'ın rövanşında Trabzonspor'a Avni Aker'de 5-1 yenildiği maçta kaleci Nitu'nun şike yaptığını öğrendiği anı unutamadığı söyledi. Nitu'nun 40 metreden bile gol yediğini söyleyen Yılmaz Vural, "Avni Aker'de aldığımız 5-1'lik yenilgi beni çok üzmüştü. Bu üzüntüyü hala yaşıyorum. Trabzon'a gittiğimde, orada insanlarla sohbet ederken, bizim Rumen kalecimizin maçı sattığını, ne kadar para aldığını öğrendim. Bana o akşam telefon da edildi, (Sakın bu kaleciyi oynatma) diye. 3-0 kazandığımız ilk maçta en iyi top oynayan kişiydi. İnandık, güvendik. Ama Trabzonspor oyuncularının 40 metreden vurdukları top bile gol oldu. Yani böyle de bir durum yaşadım. Bu iddiaların aksini ise kimse inkar edemez. "

 

Bursa'DA ŞİMDİ ÇALIŞMAK…

 

Türkiye'de çok iyi takımlar arasında Bursaspor'un da olduğunu, Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor'u şampiyonluğa taşımasıyla Türk antrenörlerin marka değerinin daha da yükseldiğini, kulüp yöneticilerinin Seçim konusunda tercihlerini artık yerliden yana kullanacakları görüşlerine yer veren Yılmaz Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Bursa bana ne zaman teklif ettiyse, hiç bir zaman 'hayır' demedim. Üstelik çok zor dönemlerde geldim. Artık Bursaspor'da çok şey değişti, imkanlar arttı. Bu şartlarda Bursa'da çalışmak eskisinden çok daha keyifli olurdu. O zamanlar biz hep konuşurduk, tartışırdık neden Bursa şampiyon olmuyor, neden 5'inci büyük olamıyor diye. Neyse ki o günleri gördük ve Bursaspor 2009-10 sezonu şampiyonu oldu. Bu sezon şampiyon olamadı, ama üçüncü olmak da büyük başarıdır. "

 

"FUTBOLDA ŞOV OLMALI"

 

Kemal Sunal'ın "Gurbetçi Şaban^" filminde küçük bir rol üstlenen, bugünlerde de bir içecek markasının reklamında oynayan Yılmaz Vural, şöyle devam etti:

 

"Futbolda şov olmalı. Futbol milyonlarca insana hitap ediyor, insanlar izlerken sadece sahayı değil, her şeyi takip ediyor. Futbol bir şovsa, antrenörün de bazen şovmen olması, tiyatrocu olması, oynaması lazım. Çünkü orası bir sahne ve insanlar oraya bir şeyleri izlemeye geliyor. Şovmenlik de herkesin yapabileceği, becerebileceği bir şey değil. Yakışması lazım yaparken. "

 

YABANCI OYUNCUYA KARŞIYIM

 

1989 yılında Şenes Erzik döneminde Milli Takım için resmi teklif aldığını da anımsatan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Piontek gelmeden önceydi, kendisinin yardımcı antrenörlüğü teklif edildi, ancak kabul etmedim. Benim arkamdan Fatih Terim o görevi kabul etti. Daha sonra da o veya bu şekilde gündeme geldi Milli Takım, ama olmadı. . Neden kabul etmediniz diye soracak olursanız; ben prensip sahibi bir insanım, sürekli yabancı antrenöre karşı olan biriyken, yabancı antrenörle çalışmayı nasıl kabul edebilirdim? Kabul etseydim insanlar bana, (Bak hani eleştiriyordun, şimdi ne oldu) diye sorardı. Bana vaat edilen sözler güzeldi, ama ben teşekkür ettim ve kabul etmedim. Her teknik adam kendi bildiği kültürde rahattır. Milli Takım antrenörünün, o ülkenin her şeyini bilmesi gerekir. Ülke insanını, psikolojisini, sosyolojisini, ekonomisini, coğrafyasını, esprisini, edebiyatını, geleneğini, göreneğini, kısaca her şeyini bilmesi gerekir. Çünkü yeri gelecek belki sosyal olaylarıyla, belki de tarihiyle takımını motive edecek. Yabancı antrenör bunu nasıl bilecek? Nasıl uyum sağlayacak? Bence Türkiye'nin uluslararası bazdaki sorunu Türk teknik direktör sorunu değil, kendi futbol sisteminin sorunudur. Futbolda yabancının ağzına çok bakıyoruz. Biz eksikleri görüp onları gidereceğimiz yerde, Hiddink'in durumu tartışılıyor. Çok erken bir kopma olacak gibi gözüküyor. Bu açıdan olayın ne kadar yanlış olduğunu da yaşamış olduk. Hiddink çok beyefendi bir adam, kendi konusunda uzman, ama Türkiye farklı bir ülke. Önemli bir rakam ile buraya geldi, ondan daha fazlasını gördü ki gitmeyi düşünüyor. Bence Hiddink, Chelsea'ya gidecek. Belki Mahmut bey gidecek diye bırakmak istiyor veya milli takımın Avrupa Şampiyonasına gitme şansını çok düşük görüyor da olabilir. Yol yakınken 'onlar beni yollamadan ben gideyim' diye düşünüyor olabilir. "

 

YAPTIKLARIMLA BİR NOKTAYA GELDİM

 

Süper Lig'de top oynamadığını, 50 kez milli olmadığını, ancak 2 akademi bitirdiğiniz sözlerine ekleyen Yılmaz Vural, açıklamasını şöyle tamamladı:

 

"Kendimi çok iyi geliştirdim. Türkiye'de futbolla ilgili 2 tane üniversite bitiren kaç kişi vardır, bilmiyorum. Bırakın Türkiye'yi dünya için sormak lazım bunu? Ben kendime inanıyorum ve bu işte de iyiyim. Futbol camiasında bu pazarın içine benim gibi girip bu şartlar altında bu kadar fazla kalabilmiş insan çok nadirdir. Türkiye 1'inci Lig'inde 1986 senesinden beri bilfiil varım. Hiç bir işte bir insan bu kadar uzun dönem istikrarlı, yukarıda kalamaz, bunun örneği de yoktur. Türkiye'deki bu sistem beni bitiremedi. Öyle veya böyle yaptıklarımla bir noktaya geldiğime inanıyorum.

Bir yorum yazın

Lütfen bir isim/rumuz ve yorum yazın.

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu