Kendi kendimizi kandırıyoruz
Bizim futboldaki durumumuz da aynı. İçerde milyonlarca dolar-euro havalarda uçuşup, futbolcu ve teknik adamların cebine girerken, “O geliyordu, bu gidiyordu” çekişme ve dedikoduları ile günler geçerken, taraftar “Ben senden daha büyüğüm, ben seni asar keserim” ile birbirini yerken, yöneticiler hakemle ve mahkemelerle uğraşırken, Belediye, Kayseri, Sivas galibiyetleri ile millet mest olurken, İstanbul basını Türkiye’yi istediği gibi yönlendirmeye çalışırken, bu kısır döngünün ve kısır futbolun,”Sıfıra sıfır, elde var sıfır” ı oynadığını bir türlü kabullenemiyoruz.
Taaaa ki, senede bir gün Avrupa’ya çıkıncaya kadar.
O zaman bir bakıyoruz ki, arpa boyu yol bile alamamışız. Aksine geri gitmişiz. Kazanan hep futbolcular ve teknik adamlar. Kaybeden ise hep Türk futbolu ve camialar.
Evde aylarca,”Asarız keseriz” ile günlerini geçirenler, sokağa çıkar çıkmaz dayak yiyorlar. Hem de 3-5 yaşındaki çocuklardan. Bahane de hazır:
“Bu paraya bu kadar oluyor”
Tamam da, bizdeki paranın onda birini harcayanlarda nasıl oluyor?
Geçen sezon Kıbrıs Rum Kesimi takımı Apoel, Şampiyon Kulüplerde çeyrek finale nasıl geldi?
Yine Rum takımı AEKA Larnaca’sı , İsrail’in Hapoel Tel Aviv, Maccabi Tel Aviv, Maccabi Haifa’sı, Avrupa Ligi’nde grup-lara nasıl girdi?
Cevap basit:
Futbolun gereğini yapıyorlar.
Bizde ise herkes cebini doldurma, med-yatik olma telaşında. Futbol olarak yarını, aşama yapmayı, planı programı düşünen yok. Demek ki, Türk futbolunda dönen bu paralar, ortaya konan ürüne göre çok çok fazla. Aynen pamuklu bir fanilaya 2 bin euro ödemek gibi.
Mustafa Tunçakın
Bursa Hakimiyet