Karaman, Daum ve Bitmeyen Hasret
Üzüntülü müyüz, evet. Kızgın mıyız, evet biraz. Üzüntümüz, çok büyük bir potansiyeli olan Bursaspor’un bir türlü kendini Avrupa arenasında gösteremiyor oluşu ve ülke futbolunun puan yitimi yüzünden. Kızgınlığımız ise eksikleri, hem de çok büyük eksikleri ayan beyan ortada olan takıma zamanında gerekli takviyeleri yapamayan yönetim kadrosuna ve her şeye rağmen elindeki iyi kadro ve deplasman skorunun avantajını kullanamayarak bir hezimetle Avrupa’ya veda eden Hikmet Karaman’a…
•••
Kamp dönemi boyunca alınan ağır yenilgilerin, takımı görme ve sistemi oturtma adına yapılan hazırlığın doğal bir sonucu olduğu kanısını biraz kaygılı da olsa taşıyorduk aslında. Frankfurt’tan 5, Dortmund’dan 4, Erciyesspor’dan 3 yerken, hepimiz “hoca takımı ve gençleri tanıyor, şans veriyor, eksikler elbette görülüp tedbirler alınıyor” düşüncesinden başka bir şey yoktu.
Roma karşısındaki 1-1’lik beraberlik ve daha oturaklı görülen bir Bursaspor’dan sonra rahatlayıp; “evet, takım oturuyor” demeye başlamıştık ki, Balıkesirspor karşısında güç bela alınan galibiyet tekrar endişelerimizi alevlendirdi. 2-2 biten Voyvodina maçında skorunu, her kim olursa olsun bir Avrupa deplasmanında alınabilecek normal ve iyi bir sonuç olarak nitelendirsek de, takımın 90 dakikanın tümüne yayılan savruk oyununa baktığımızda gelecekle ilgili pek umut taşımadığımızı söylemek yalan olmazdı. Nitekim, ilk maçta Bursaspor’u iyi okuyup gelen Voyvodina, son derece rahat ve farklı bir galibiyet alarak bir Avrupa macerasını daha sona erdirdi.
•••
Belki de teknik adamlık tarihi boyunca, eline verilmiş ve verilecek olan en kaliteli oyunculardan kurulu takımı organize etmeyi başaramamış olan Hikmet Karaman hangi bahaneyi öne sürerse sürsün, Bursaspor macerasının erkenden bitmesinden birinci derecede sorumlu. Adı sanı duyulmamış bir takımdan fark yiyerek elenmek kimi durumlarda “iş kazası” olarak nitelenebilirse de, aynı takımın önünde hiç varlık gösteremeden eleniyorsanız ve takıma bile ısınmamış kaleciniz farkın daha da büyümesine engel oluyorsa, sayın Karaman teknik ve taktik anlamında kendini sorgulamalıdır. Gelgelelim, rahmetli Yazıcı döneminde yaşanan transfer sıkıntılarının devamını yaşatmaya kararlı gibi görülen yeni Bursaspor yönetimi de şapkasını önüne koyup düşünmeye başlamalı. Geçtiğimiz sezon ikinci yarıda takımın gösterdiği çıkışta baş rolleri oynayan Edu ve Ferdinand’ın ne sebeplerle gönderildiğini bilmemiz zor ama, aynı oyunculardan birinin Süper Lig’de başka bir takıma imza attığı da bilinen bir gerçek. Adaptasyon sorunu yaşamayan ve takımı sırtlamakta güçlük çekmeyen bu oyuncular ne yapılıp edilip takımda tutulmalıydı. Hele ki bu oyunculardan biri savunmanızda yaşadığınız sorunları bir çırpıda çözmüş oyunculardan biriyse, niçin o gittikten sonra 9 maç yapıp 21 gol yediğinizi pek sorgulamayın. Kulübe çaktığınız her çivi, yaptığınız her değişiklik, ancak başarı gelirse takdir görür. Başarı yoksa, kravatınızın rengi, arabanızın plakası bile taraftarın diline düşer. Bu, her yerde böyledir malesef.
•••
Eğer ki yönetim, ligi üst sıralarda bitirebilecek bir takım istiyorsa, bu takıma takviyeler yapmak durumunda. Gerçi Avrupa treni kaçalı epey olsa da, Daum hamlesi ile yönetimin bir çaba içerisine girdiğini görmek zor değil. Bununla beraber, Daum’un eline istediği oyuncular verilmezse, bu sefer ilk 5 hedefini tutturmak oldukça güç olacak gibi görünüyor. Evet, Daum kurt hocadır. Türkiye ligini, Türk futbolunu iyi bilir. Oyuncularını iyi hazırlar, iyi motive eder. Ayrıca iyi de bir taktisyendir, sırtını yere getirmek güçtür. Ancak “kanatsız” ve ortasahası “iskabil destesi” gibi olan bu takımla yapabilecekleri çok sınırlı. Bursaspor’un hedefi “ligin flaş takımı” olmak değil, şampiyonluğu ve şampiyonlar ligini kovalamaktır. Yeni Bursaspor yönetiminin eline bir “enkaz” değil, oturmuş ve senelerdir zirveye oynayan bir takım aldığının ve amaçının çıtayı daha da yükseltmek olduğunun bilincindedir diye düşünüyorum. Eğer ipleri sıkı tutmazsanız; “Herr Christoph Daum”un dehasına rağmen, Batalla’nın güç bela giden maçlarda şapkadan tavşan çıkarmasını beklemek durumunda kalırsınız. Allah korusun, sakatlanır veya “küserse”, yağmur duasına çıkmış Orta Anadolu çiftçisi gibi elleriniz gökyüzünde kuruyan mahsullüre bakar kalırsınız… Hepimiz biliyoruz ki, sen üzerine düşeni yapmaz isen, o dualar kolay kolay kabul olmaz.
Bunca sitemden sonra, “umuzsuz musun?” diye soranlar olacaktır. Hayır, umutsuz değilim. Şu anki Bursaspor kadrosunun kalitesine güveniyorum. Aynı biçimde, Christoph Daum’un da bu takım için “ilaç” olacağı düşüncesindeyim. Daum hamlesi ile hedefini belli eden yönetimin takımı takviyesiz bırakmayacağı, artık rakip takım taraftarlarının bile bildiği eksik bölgeleri kaliteli oyuncularla güçlendireceği inancını taşıyorum. Takım, teknik heyet ve yönetim çok iyi biliyor ki; ligde ilk 5, hatta ilk 4’ün dışındaki herhangi bir sonuç açık biçimde başarısızlıktır. Aksi bir sıralamayı ve Avrupa hezimetini belki bir “kupa” affettirebilir. Bu yıl da bitirilemeyen Avrupa hasreti, gelecek yıl da sürmesin diye, çok ama çok çalışılması gerekiyor.
Zafer Emecan
Cumhuriyet