Rotasyonlu bir puan!

İşleyişe zenginlik katmak, kişilerin kendini geliştirmelerini sağlamak, sıkılmaları önlemek gibi amaçları vardır. Sıkılmak kısmını futbolda kimse düşünmez.

Günümüz futbolunda sıkça kullanılan bu terim tartışmaları da beraberinde getirir. Bu rotasyonların futboldaki gerçek amacı; rakiplerine göre daha fazla maç yapacak takımların, oyuncularını sahaya dönüşümlü sürmeleri ve gerekli dinlendirmeleri sağlamasıdır. Bu durum sakatlık risklerini azaltacağı gibi, yedek kulübesine aşina oyuncuların daha fazla süre almasıyla form seviyelerinin de yükseleceği anlamına gelir.

Teorik olarak bu kadar faydalı görünen bir uygulamanın nesini eleştiririz? İşte burada bir teknik adam olarak bakmaktan çok taraftar gözüyle bakmamız bizi yanıltabiliyor. Öncelikle bu rotasyonlar oyun kalitesini sekteye uğratabiliyor. Formda bir oyuncuyu yedek kulübesinde oturtup, form tutmasını beklediğiniz bir oyuncunun sahaya çıkması takım içindeki senkronu bozuyor. Her maç düzenli oynamayan bir oyuncuda motivasyon azalıyor. Bir futbol seyircisi olarak futbol zevkimiz sekteye uğruyor.

Dün oynadığımız B.Ş.Belediye karşılaşmasında da bunu yaşadık. Ömer,İbrahim, Stepanov arasındaki dönüşümü, orta alanda Ergiç, Svenson, Bekir arasında yaptığımızda herhangi bir sıkıntı yok. Hatta buna Wederson, Mustafa ikilisini de katmak gerekiyor. Kaleci dahil herkesin değişerek oynadığı takımda sadece Volkan, Ali ve Ozan İpek kalmıştı ki dün de Ali yedek kulübesindeydi. Ali’nin yerine oynatabileceğimiz başka sağ bekimiz olmadığından Mustafa Keçeli oyuna sağ bekte başladı. Buna rotasyon mu denir, futbol fantezisi mi ona siz karar verin. Keçeli’nin sağ bek performansını takdir etsem de, Volkan’ın top almak için sürekli kendi yarı sahası ortalarına kadar gelmesi, ilk yarı boyunca çizgiye inip etkili tek bir bindirme dahi yapamayışının nedenini çok fazla tartışmamak gerekiyor. Sanırım Hoca’nın bu tür radikal değişikliklerde sistem değişikliğini de düşünmesi gerekecek.

Sanıyorum Ertuğrul Sağlam’da bunu görmüş olacak ki bu defa Sercan’ı oyuna alırken bir orta saha yerine Ozan İpek’i çıkarmayı tercih etti. Oyuna hareketlilik getiren de Sercan’ın oyuna girişi değil, Volkan’ın sol kanatta Wederson’dan istediği topları alıp daha etkili olmasıydı.

Dünkü maçta Volkan’la ilgili dikkatimi çeken başka bir nokta ise, sağdan yapılan bindirmelerde ceza sahası içinde pozisyona girebilecek bir yerde durmayışı. Hocasının kendisine sağdan orta yapılırken ceza sahası uzak köşesinde bekle dediğine inanmıyorum.

Dün kaybedilen iki puanı tamamen bu eksikliklere bağlamanın doğru olmadığı kesin. Takımımız iyi mücadele etti ancak ceza sahası içinde duvar tipi savunma yapan rakip karşısında son vuruşları etkili bir santrforumuz olmayışı yine gözler önündeydi. Nunez’in kaleden uzak oyunu maalesef bizim bu eksikliğimizi çözecek nitelikte değil.

Alınacak üç puan ligin ilk yarısında deplasmanda oynayacağımız İstanbul maçları için bize yeterli krediyi sağlayacaktı. Beş puanlık farkın da küçümsenmeyecek olduğunu farkındayım. İnanıyorum ki sonraki İstanbul deplasmanına en az beş puanlık farkla gideriz. Kaybedilen iki puanı eksi olarak görmek kadar kazanılan bir puanın avantajını da görmeliyiz.

 

Erdinç Selalmaz

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu