Futbolun mutfağı soyunma Odası
azen insan kazandığı maçta üzerinde olan elbiseyi bir daha giymek istiyor. O da herhalde bize Reinhard Saftig’den kaldı. Saftig de böyle yapardı ve hep de uğurlu gelmişti, zaman zaman ben de bunu uygularım.
Sokaktan geldim. Geldiğim yeri unutmadım!
– Soyunma odasındaki tavrınız nasıldır? Stresli misinizdir mesela?.. – Maça göre değişiyor. Soyunma odasında teknik adam, teknik kadronun yanı sıra futbolcular, masör, sağlık ekibi var, malzeme ekibi var. Herkes orada. Bazen öyle maçlar vardır ki bilerek farklı şeyler yaparsınız. Her zaman aynı olmaz. Bazen müzik olur. Maçtan önce soyunma odasında görev dağılımları ve taktik toplantıları yaparız. Özellikle iç sahada oynadığımız zaman, teknik ekip, asistan arkadaşlarımız özellikle Serkan Hoca (Serkan Emre Sefa) bu işlerde çok önemli. Mesela oynadığımız maçın ilk devresinden önemli pozisyonları birlikte izleriz. Maçtan önce her oyuncu duvarda asılı kağıtlarla rakip kornerde, frikiklerde, hem hücumda, hem defansta, duracağı yeri görür. Stres konusuna gelince… Stres demeyelim ona. Stres kaybettirir. Maçın heyecanı ve rakibe saygı… demek daha doğru.
– Görevde olduğunuz 2 aylık süreçte şehri ilk 4’e motive etmeyi başardınız. Bunun sırrı nedir?
-Parolamız şudur: Takım halinde kazanmaya gidiyoruz. Takım halinde kazanmaya gitmenin içerisinde sadece teknik heyet ve futbolcular yok. Taraftar var, medya ordusu var, sağlık ekibi var, malzemecisi var, burada çalışan personel var. Sahadaki çimcimiz var. Hepimiz bir takımız ki; taraftarımız da bu takımın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Futbolcularımı motive etmek için, bazen o anki duruma uygun spontan gelişen olayları, bazen de hafta içerisinde mesela… çok önemli bir şey yakalanmıştır onu kullanabiliyorum.
– Özel bir uğurunuz var mı?
– Soyunma odasında yok ama bazen insan kazandığı maçta üzerinde olan elbiseyi bir daha giymek istiyor. O da herhalde bize Reinhard Saftig’den kaldı. Saftig de böyle yapardı ve hep de uğurlu gelmişti, zaman zaman ben de bunu uygularım.
– Futbolcuların maç öncesi yaptığı özel bir şey var mı?
Scott Carson hep soyunma odasından en son çıkıyor. O dikkatimi çekti. Bütün takım çıktıktan sonra bekliyor, içeride biri var mı diye kontrol ediyor, varsa çıkmıyor. O da herhalde ona göre bir uğurdur, bir düşündüğü vardır…
– Akhisar maçı veya Antalya deplasmanında maç öncesi ve devre arasında neler söylediğinizi hatırlıyor musunuz?
– Akhisar Belediyespor maçında çıkmadan önce "Oynadığımız Gaziantepspor ve Kasımpaşa maçlarını bir daha oynasak kaybeder miyiz?" dedim, takım "Kaybetmeyiz" dedi. "O zaman bu maçta öyle bir mücadele edelim ki; Maçtan sonra ah vah, şöyle yapsaydık demeyelim" gibi bir konuşma yaptım..
– Soyunma odasında yaşanan ilginç veya unutamadığınız bir anınız var mı?
– Görev yaptığım bir takımda, şimdi ismini vermeyelim (gülüyor) bir futbolcu sahaya çıkarken formasını içeride unutmuştu!
– Hocam bir röportajınızda Almanya’da Berlin Türkspor’da oyuncu-teknik direktörlük yaparken, “Maçlarımız televizyondan üç dakikalık özet şeklinde gösteriliyordu. Ben bir elimde beş altı kiloluk video kasetleri diğer elime de mini bir televizyon alıp soyunma odasında oyuncuları bu görüntüleri izleterek motive ediyordum” demiştiniz. Bu da bana ilginç bir anı gibi geldi.
– Evet, doğru. Berlin Türkspor o zaman Landesliga’daydı, ben takımı çalıştırıyordum. Daha önceden de oynayıp, şampiyonluklar yaşamıştım ki, Almanya 3. Ligi’ne çıkmıştık, seneler önce. O zaman için büyük bir başarıydı. TD1 televizyonu vardı o zaman, Türk televizyonu. üç dakikalık özet görüntümüzü gösteriyordu. O zamanlar videolar ağırdı, 6-7 kilo, Sony’nin. küçük bir de televizyon vardı, evden onları getiriyordum ki; o zaman çalışıyordum. Pazarlarda sağda solda, geçimimizi temin etmeye çalışıyoruz, talebeyiz, para lazım kimsemiz yok vs. Antrenörlük yapıyorduk, futbolu seviyoruz. Altı buçukta idman başlıyordu, altıya çeyrek kala işi bırakıyordum. O ara gidiyordum, kuruyordum, o 3 dakikalık özetlerle takıma doğru şeyleri göstermeye çalışıyordum.
-Son olarak Bursaspor’un emekçileri ‘malzemeciler’ hakkında neler söylemek istersiniz?
– Bursaspor’un emekçilerine saygı duyuyoruz. Bu adamlar, bazen bizi yapmış oldukları hizmet ve alçak gönüllülükleriyle inanılmaz derecede sarsıyorlar. Gece 12’de 1’de analiz yapıyoruz, gitmiyorlar. Orada da tabii ki çay kahve istiyorsun vs. Malzemecilerimiz de aslan gibi, hepsi çok iyi çocuklar. Hepsinden son derece memnunuz. Ama tabii ki hepimiz aynı yollardan geçtik, ben de memur çocuğuyum. Sokak aralarından büyüyüp geldik. Bazen bize işte takılıyorlar, "Hocam her sohbete gidiyorsunuz." E, oradan geldim ben zaten. Halkın arasından geldim, bir daha oraya giderim. Cem Yılmaz’ın bir esprisi vardır; "Bir uçakta Business Class, Ekonomik Class, fark etmez uçak düştü mü herkes aynı yere gidecek." diye. Dolayısıyla geldiğimiz yeri unutmuyoruz.
Bursaspor Teknik Menajeri, Süha Sidal
‘Hikmet Hoca; işinin delisi, hastası!’
– Futbolun mutfağı, soyunma odasında işler nasıl yürür?
– Görevim gereği soyunma odasında bulunurum. Futbolcuları motive etmek için esas görev burada hocamızındır. Ama biz de tabi destekleyici manada, çok sesli olmamak kaydıyla, duruşumuzla, davranışımızla herkese pozitif enerji vermek zorundayız. Yani eğer o gün moraliniz bozuk ise, o anda bir sıkıntınız var ise soyunma odasına girmemeniz takım açısından daha faydalıdır. Çünkü negatif enerjiniz takıma yansıyabilir.
– Hikmet Hoca neler söyler? (Mersin İdmanyurdu maçı öncesi Hikmet Hocanın takımı çok iyi motive ettiğini belirterek, “Benim bile çıkıp oynayasım geldi” demiştiniz)
– Bizim motivasyonumuz aslında haftalıktır. Hafta başından itibaren gelecek maçın heyecanı, hazırlığı başlar. Her maçın konuşması ayrıdır. Tabii esas maça çıkarken hakikatten öyle güzel konuşmalar yapıyor ki hoca; insan inan, ‘ben de çıkayım da bir iki topa ben de vurayım’ diyor.
– Daha önce birçok teknik adam ile çalıştınız, Hikmet Hoca ile diğer antrenörleri bu çerçevede karşılaştırmak gerekirse neler söylersiniz?
– İki teknik direktörü karşılaştırmak uygun bir şey değil ama şunu söyleyebilirim; genel olarak baktığımızda, Hikmet Hocamız, işinin hastası, işinin delisi bir hoca! Hakikatten çok mesai harcıyor. Takımla, maçla her anını yaşayan bir insan. Üstelik, hala daha kendini geliştirmeye çalışan biri. Bu çok önemli bir özellik.
Yeşil Sahaların Baş Aktörleri: Malzemeciler.
Bursaspor’un iki malzemecisi, Mehmet Demir ve Bülent Kozan ile yeşil sahanın ‘mutfağında’ neler yaşandığını konuştuk. Mehmet Demir, takımın eskilerinden; ’89 yılından beri görev yapıyor. Bülent Kozan ise, Bursaspor’la 2006 yılından beri birlikte.
Mehmet Demir ve Bülent Kozan, futbolcuların tüm ihtiyaçlarından sorumlu. Eşofmanlar, tişörtler, tozluklar, özel taytlar, havlu, ayakkabı, terlik ve ayakkabılar… her maç öncesi hiç eksiksiz ve büyük bir özenle onlar tarafından hazır ediliyor. Bir evin mutfağı ne kadar önemliyse, bir takım için de malzemeciler o kadar önemli.
Mehmet Demir;
Masör çantasıyla verilen ders!
‘Yılmaz Vural görevdeyken, bir maç burada Fenerbahçe’ye 1-0 yeniliyoruz. Bize dedi ki; “Masör çantasının içini boşaltın, içinde kırılacak hiçbir şey olmasın.” Biz de çantanın içini boşalttık kapının ağzına bıraktık. Daha içeri girer girmez tekmeyi çaktı çantaya. Futbolculara; “Fener’in formasını paf takımına giydirsinler, siz ona da yenilirsiniz” dedi. Şöyle, böyle derken… biz çıktık ve maçı aldık.
Şampiyon olduğumuz zaman soyunma odasında yaşadıklarımız ise, apayrıydı. Anlatılamaz o anlar.
‘Başkan Bursa’dayken hep gelirdi..’ Bursaspor Kulübü malzemecilerinden Mehmet Demir, 7 Mayıs Salı günü geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılarak yeşil beyazlı camiayı yasa boğan Başkan İbrahim Yazıcı’nın Bursa’da olduğu sürece soyunma odasına hep geldiğini ve takıma başarı dileklerinde bulunduğunu söyledi: “Soyunma odasının yanında hocanın odası var, Bursa’da ise mutlaka gelir, oraya otururdu.”
Bülent Kozan;
‘Kaptan, pazubandını sadece bana taktırır!
‘Kimi müzik dinler, kimisi bağırır çağırır, bir diğeri hiç konuşmaz. Herkesin tavrı, tarzı farklıdır. İstekler de farklıdır. Mesela Şener Özbayraklı bu formada rahat etmek için yakasının kesilmesini ister. Arjantin’den gelen futbolcular, kar bile olsa uzun kollu forma giymez. Ömer Erdoğan kaptanlık pazubandını sadece bana taktırır.
Şampiyon olduğumuz sene 3-2’lik Beşiktaş deplasmanındayız. Öyle bir yağmur yağdı ki o gün, yanımıza aldığımız 30 çift çoraptan elimizde bir şey kalmadı. Mecburen devre arası Mehmet ağbi ile elimizde yıkayıp, kurutup devre arasına hazır ettik çorapları.’
Bir Başka’ydı O Akşam!
Büyük Zafer’in hemen öncesinde
‘Sağlam’ konuşmuştu!
2009 – 2010 Sezonunda tarihi bir şampiyonluk yaşayan Bursaspor’un o dönemdeki Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ın, İnönü’deki Beşiktaş maçı devre arasında soyunma odasında yaptığı konuşmalar halen hafızalarda:
"Önce birbirinize şöyle sarılın, kenetlenin!
Arkadaşlar şartlar ne olursa olsun, bizim size olan inancımız, bizim size olan güvenimiz hiç bir şekilde zedelenmeyecek. Koskocaman bir şehir sizden zafer bekliyor. Çıkın aslanlar gibi yüreğinizi sahaya koyun. Bu yarışın içinde hep olacağız deyin. Şuraya alnınız dik dönün!"
Sonuç: Malum!!!
Ozan Demir / cgdbursa