Erkekler bizden korkmayın!
ERKEKLER BİZDEN KORKMAYIN! İki yıl başkanlık koltuğunda oturduğu Kızılcahamspor’da yerini damadı Bursasporlu eksi futbolcu Erkan Özbey’e devreden Bekçe, futboldan anlamak için cinsiyet faktörünün önemli olmadığını düşünüyor. Zeynep Başkan, “Futbolun içinde kadına daha çok fırsat verin, farkı fark edeceksiniz” diyor. ÖZGE YETİŞMİŞOĞLU Nene Hatun, Halide Onbaşı, Şerife Bacı, Halime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Erzurumlu Kara Fatma ve daha niceleri… En kanlı savaşlarda, toprak uğruna canların verildiği meydanlarda, taşıdıkları cephanelerle, savaşçı yürekleriyle ölümsüzleştiler zihinlerimizde… Türkiye böyle kadınlara sahipti işte… Yani Türk kadını toptan da anlar tüfekten de… Çocuk da yapar, kariyer de… Yuvasına da bakar, holdingine de… Kadının deviremeyeceği dağ yoktur özetle… İşte öyle cesur bir hamım efendiyle, Bursa’nın en sevdiğim köşelerinden birinde, Tophane’de bir araya geldik. Hem de futbol konuşmak için… Mekan onun tercihiydi, ilk konuşmamızda “Bursa’nın tarihi bir yeri olsun” dedi ve benim de çocukluğumun geçtiği Tophane’de karar kıldık. Son günlerde gündemi oldukça meşgul eden “Kadınlar futboldan -erkekler kadar- anlamaz” konusunu, futbola gönül vermiş ve 15 yıldır bunu meslek edinmiş bir gazeteci olarak, bir futbol kulübünün iki sezon başkanlık koltuğunda oturmuş Zeynep Bekçe ile konuşmak istedim. Buran buram Bursa kokan, çınar ağaçlarının gölgelediği Tophane’de, ekim ayına rağmen yazın henüz terketmediği mis gibi bir havada buluştuk. Kaç çay içtik bilmiyorum, orta şekerli kahveyi ise saymıyorum… Ama şunu biliyorum ki, tam 3 saat süren bu sohbette futbola ne kadar çok Zeynep Bekçe gibi kadının eli değerse, o kadar arınacak bu 6 harflik aşk… Henüz 42 yaşında ama iki çocuk annesi ve bir de torun sahibi… Bir dönem Bursaspor forması giyen eski milli futbolcu Erkan Özbey’in de kayınvalidesi… DAMADI DA ESKİ FUTBOLCU İşte Bursalı Zeynep Bekçe’nin, damadı Erkan Özbey’le birlikte Pursaklarspor’u satın almayla başlayan futbol hikayesi, Bursaspor sevdası, futbola ve hayata bakışı… ‘Kadınlar futboldan anlamaz’ fikrinde kendini sabitleyenlere şiddetle tavsiye ediyorum, röportajın sonunda da fikirlerini değiştireceklerine inanıyorum… -Zeynep Bekçe’nin eli futbola nasıl değdi? 10 yaşında ‘Küçük Kadınlar’ kitabını okuduğumda bana en yakın gelen karakter Jo idi… Onu kendimle özdeşleştirmiştim. İki abiyle büyüdüm. İkisi de futbol ve Bursaspor hastasıydı. Evde devamlı maç izlenirdi. Öyle bir ailenin içinde dünyaya geldim. Annem de futbol hastasıdır. 75 yaşında ama bütün maçları takip ediyor. Özetle futbol aşığı bir aileyiz. Yıl 2008… Bir gün ailece pikniğe gittik. 15-20 kişilik bir grupla. Kızım Tuğba ise bir arkadaşı İstanbul’dan geliyormuş, çok istemesine rağmen pikniğe gelemedi. O arkadaşı da yanında gelirken Bursaspor eski Kaptanı Erkan Özbey’i getirmiş. Erkan, kızıma ilk görüşte aşık olmuş. O gün Tuğba arkadaşı ve Erkan birlikte yemek yiyor. Fakat gazetecilerin fotoğraf çekmesinden Tuğba çok rahatsız oluyor ve erken kalkıyor oradan. Sonra bahaneler üreterek Erkan kızımı aramaya başlıyor. Sık sık telefonlaşıyorlar ve Erkan randevu koparıyor sonunda. Bir gün telefonuma bir mesaj geldi kızımdan. “Anne başıma bir şey geldi. Erkan Özbey bana evlenme teklif etti” yazıyor mesajda. Ben şoktayım. Babası da öyle. -Kızınızın bir futbolcu ile evlenmesi sizde tedirginlik mi yarattı? Bir tedirginlik yaşadık tabii ki. Anne- baba olarak bu konuda fikirlerimizi de söyledik. Sonunda Aralık 2008′de evlendiler. Hemen akabinde Erkan bir sakatlık geçirdi. Futbolu bırakma aşamasına geldi. 2009 yazında Erkan bana bir projesinden bahsetti. “İki takım var biri Tepecik, biri Pursaklar. Yeni 3. Lig’den çıktılar, ortak olmayı düşünüyorum ve Ankara’da yaşamak istiyorum anne” dedi. Ben de ‘Yürü Erkan arkandayım, hisseleri yavaş yavaş alırız’ dedim. Ertesi sene kalan hisseleri aldık. Artık Pursaklarspor’un sahibiydik. Ancak maddi sıkıntılar yaşadık, desteksiz kaldık. Bunun üzerine 4 Temmuz 2011′de Kızılcahamam Belediyesi isim sponsorumuz oldu. Pursaklar’da aradığımız desteği bulamadığımız için yolumuza Kızılcahamamspor olarak devam ettik. Böylece yeni bir dönem başlamış oldu. İki yıl başkanlık yaptım, 2012 Haziran’da da koltuğu damadıma bıraktım. RAHATSIZ OLDULAR -Bir süredir kamuoyunda tartışılıyor. Kadın futboldan -erkekler kadar- anlamaz… Gerçekten kadın futboldan anlamaz mı, yoksa böylesi erkeklerin işine mi geliyor? Futboldan anlamak için cinsiyetin önemli bir faktör olduğunu düşünmüyorum. Bundan daha önemli faktörler var. Futbol akıl ve zeka işidir. İkincisi algılama yeteneği, üçüncüsü de ilgi ve merak. Bunları bir araya getirebilen herkes, cinsiyet gözetmeksizin futboldan anlayabilir. -Bu tartışmayı başlatan Ümit Özat’ın hem kendi eşine hem de futbolcu eşlerine de haksızlık yaptığını düşünüyorum. Bir futbolcu düşünün, maçı kaybetmiş moral sıfır, yorgunluktan bitmiş halde eve geliyor. Karısı onun bu halini kaldırıyor, onu yeniden motive ediyor. Şimdi böyle bir kadın kocasının halinden anlarken, aynı paralelde de futboldan anlamış olmuyor mu aslında? Kesinlikle… Bir çırpıda eşinin ona vediği bütün emekleri silip attı. Aslında isim üzerinden değil de genel anlamda söylüyorum bunu. Mesela Erkan’ın bana çok büyük saygısı vardır. Benim sürekli fikirlerimi alır. Çünkü kadın çok daha farklı pencerelerden bakıp, ortaya çok başka bir fotoğraf çıkarabiliyor. Belki de erkeklerin göremediğini!.. -Kadının teknik-taktik konuşması ya da konuşabiliyor olması mı acaba erkekleri rahatsız eden? Sonuçta kendi alanlarına giriyoruz. Alanlarına girmemiz de sanırım beyleri biraz rahatsız ediyor. Ama camiada beni çok takdir ediyorlar. Çünkü onlarla çok iyi anlaşıyorum. Onların ruh halinden çok iyi anlıyorum. İçgüdüsel bir şey ve de hayat tecrübesi bu… Çünkü iki ağabeyle büyüdüm. Biraz da futbol yeteneğim var. Her yaşın insanıyımdır ben. Empati yeteneğim de çok yüksek. Çok okurum, özellikle psikoloji ve felsefe üzerine. -Bu gündemdeki tartışma size kendinizi sorgulattı mı? Asla… İhtiyaç bile duymadım. Yorum yapmaya da gerek görmedim. Sadece yazılanları okudum söylenenleri dinledim. Elimin hamuruyla karışırım -Başkanlık yaptığınız dönemde sırf kadın olduğunuz için ‘sen anlamazsın, elinin hamuruyla futbola karışma’ tarzı bir tavırla karşılaştınız mı? Alenen yapan olamadı… İmalar oldu tabii. Ben de ironik olarak ‘elimin hamuruyla karışırım’ edasıyla devam ettim. Ama çok da karşılaşmadım. Beni çok güzel içine aldı bu camia, hakkını yiyemem. Bunda Erkan’ın da çok büyük rolü var. -Kadınlar futbolun içinde çoğalırsa, daha fazla söz sahibi olursa sizce neleri değiştirebilir? UEFA kriterlerine uygun takımlar ortaya çıkar (gülüyor)… ‘Yuvayı dişi kuş yapar‘ derler futbolu da dişi kuş yapabilir. Hanım elinin değmesi ile hiç olmazsa nizam, intizam gelir. -Peki Küfrün önüne geçebilir miyiz? Aynen… Mesela ben çok sakinimdir. Asla uçlarda yaşamam. Herşeyi dengede tutmaya çalışırım. Bu da benim camiada dik kalabilme adına en önemli özelliklerimden biri. -Yani ‘gaza/galeyana gelmem’ diyorsunuz… Asla… Benim önce kendime, sonra da rakibe saygım vardır… Bu çok önemli çünkü. İnsanlar hırs uğruna bazen değerlerini yitirebiliyor. -Hiç patlama noktası yaşamadınız mı, hiç mi bir pozisyona sinirlenmediniz? Hayır… Genelde en çok tepki alan hakemlerdir. Benim de hoşuma gitmeyen kararlar olmaz mı, tabii ki oluyor. Ama başkanlık koltuğunda otururken, hele de bir kadınsanız kendinizi iki kat kontrol etmek zorundasınız. Zaten sakin de bir yapım olduğu için, “Yok artık, şaka gibi bu hakem, Allah’ım bize mi gönderiyosun böylelerini” derim genelde (gülüyor). Ama bir kere çıldırmıştım, bunu da es geçmeyelim… 2012 Nisan sonlarıydı, hiç unutmuyorum; bütün akrabalar bizde, torun yeni doğdu. Çok önemli maçımız var, alırız gözüyle bakıyoruz. Eyüpspor ile oynuyoruz. Gözlemci Vanlı. İki hafta sonra Van’la maçımız var ve Van küme düşme noktasında. Hakem o maçta çıldırttı, gözlemci de Vanlı… Zayıf halka olarak biz seçildik. Bunu anlayıp maçtan bir saat önce Federasyon’u aradık. Gözlemciye gözlemci istedik ve hemen gönderdiler. Fakat maçı kaybettik. Gözlemciye Vanlı olduğu için sağlam çıkıştım. Temiz sayfa açılamadı -Futbolun temiz olduğunu düşünüyor musunuz? Maalesef düşünmüyorum. 3 Temmuz’dan sonraki süreç çok güzel bir arınma süreci olabilirdi. Tertemiz bir sayfa açabilirdik. Ama olmadı… Beceremedik… -Peki neden beceremedik? Siyasetin futbola karıştırılması bunun en büyük nedeni… İnsanların hırsları da çok büyük etken. Çünkü futboldaki hırs kontrolsüz bir hırs. Ben aslında hırs kelimesini sevmiyorum. Bunun muadili bende mücadele ruhu… Sebat, azim… O kadar büyük rakamlar dönüyor ki bu masumiyet kalmıyor. İnsanlar materyalist oldu, resmen maddeye tapıyor… Keşke 50 yıl öncesine dönebilsek… SEVDAMIZ YEŞİL-BEYAZ -Bursalısınız, Bursaspor sevginizi de biliyoruz. Bursaspor’un maçlarına gelebiliyor musunuz? En son Twente maçında stattaydım. Oğlumla birlikteydik. Kendi maçlarımızdaki gibi seyrediyorum, dua ediyorum büyük bir heyecanla. Renklerimiz de aynı. İki yeşil beyazın gönlümdeki yeri aynı benim için. -Gol olduğunda tepkiniz nasıl olur? Çok büyük tepki veremem. Çünkü genelde yanımda rakip takımın başkanı oturur, ona saygısızlık yapamam. İçimde yaşarım sevincimi… İçimden sevinç nidaları yükselir ama dışıma pek yansımaz… -Maç sonrası soyunma odasına gidip takımı eleştirdiğiniz oldu mu? Asla takımı tenkit için girmedim soyunma odasına. Hep tebrik için onların yanındaydım. Bekle beni Süper Lig -Süper Lig’de başkanlık yapmak gibi bir hayaliniz var mı? Neden olmasın!.. Güzel olur… Allah nasip ettiyse inşallah o da olur… -Gönlünüzde hangi kulübün başkanlık koltuğu var, diye sorsam? (Gülüyor) Gönlüm tabii ki Bursaspor’dan yana. Beni tek tedirgin eden şey; atılan imzalar. Çünkü birinin hatası size mal oluyor. Her şeyi denetlemek gerekiyor. Bu soruyu soruyorsunuz ya bana, asla ket vurmam çünkü bu evrene bir mesajdır. Evren bana sizin vasıtanızla bir mesaj veriyor belki de… Bu benim bir hedefim değil. Söylenen sözlerin bizim söylediklerimizin çok daha farklı şeyler doğurabileceğine inanan bir insanım. Çok fazla anlamlar yüklü olduğunu düşünüyorum. Bu sorunun cevabının önü açık. Çünkü bana sürekli soruyorlar bunu… Soruyorlarsa vardır bir hikmeti… Bunu bana söyleyen kaçıncı kişi olduğunuzu hatırlamıyorum. -Sizce yakın gelecekte Süper Lig’de kadın başkan veya kadın teknik direktör olabilir mi? Neden olmasın… İnanın 10 yıl önce girmiş olsaydım futbol camiasına kesinlikle teknik direktörlük eğitimi alırdım. Bir takımı çalıştırmayı çok isterdim. -Gerçekten çok ilginç. Peki, sizce başarılı olur muydunuz? Futbolcularla çok iyi bir iletişim kurabileceğime inanarak bunu yapardım. İddia ediyorum; kadın, teknik direktörlük konusunda erkeklerden çok daha başarılı olur. Ama işini bilen, insan psikolojisinden anlayan bir kadın… Aynı zamanda kendine bakan, duruşuyla, tarzıyla farklılık yaratan bir kadın… -Gelelim Kızılcahamamspor’a… Başkanlığı damadınız Erkan Özbey’e bıraktınız ama her maçta onlarlasınız değil mi? Bu sezon hedefiniz nedir, hem lig hem de kupada? UEFA kriterlerine uygun bir takım haline gelmek için çabalıyoruz. Aldık da bu lisansı. TFF bizi onayladı. Hedefimiz PTT 1. Lig’e uygun bir takım olmak. Tesisleşmek de çok önemli. Tesisimizin yeri belli ama inşaatına başlayamadık. -Bursasporlu taraftarlar Kızılcahamam’ın ilk turu geçmesinin ardından iki yeşil beyaz takımın finalde karşı karşıya gelmesinin çok güzel olacağını düşünüyor… Bursaspor-Kızılcaham finali, aahh ah… Neden olmasın hiçbir şey imkansız değildir. Düşündüğümüzden çok daha fazlayız aslında, bir farkına varabilse insan… -Başkanlık yaptığınız dönemde başınıza ilginç bir olay geldi mi? Ben çok pozitif bir insanım. Bu soruyu duyunca hemen güzel hatıralarımı düşünmeye odaklandım. Optimist bir insanım. Keşke daha çok olsak! -Futbol gibi tam bir cadı kazanına dönüşmüş bu branşta kadın olmanın zorlukları neler? Ya da avantajları? Avantajları; size daha nezaketle yaklaşıyorlar… İster istemez kontrol mekanizmasını çalıştırıyorum. Küfürler azalıyor. Uzlaşmazlıklar çabuk çözülüyor. Eyüp ve Alanyaspor camiasıyla kanlı bıçaklı olabilirdik biz mesela. Fakat burada ben, Allah tarafından olayı fark edip bir hamle yaptım. İki başkanla da buzları erittim. Herşey normale döndü. İşte burada ‘o anlamaz’ dedikleri kadının üstlendiği misyonun ne kadar da büyük önem taşıdığı gözler önüne serilmiş oldu. Şunu kimse unutmasın, futbol bir takım oyunu ben yok biz varız… -Türk futbolunun sürüklendiği noktayı ve bundan sonrasını nasıl görüyorsunuz? Futbolu, idealist ve futbolu bilen insanların yönetmesi lazım. O yüzden eğitim şart özetle (gülüyor). -Biraz, sizin de üyesi olduğunuz TFF Profesyonel Kurul’dan da bahsedelim. Nedir misyonu? Sizin çalışma alanınız ne şekilde? Öncelikle kurul olarak marka değerimizi arttırmayı hedefledik. Sponsorları cezbetmek için. Ondan sonra da doğal süreç işleyecektir. Mart sonundan beri çalışıyoruz, fakat çok az toplantı yapabildik, buna rağmen bayağa yol kat ettik. Ben kurulda 2. Lig’i temsil ediyorum. Federasyon’a sorunları iletmede köprü görevi görüyorum. Digitürk’le anlaşma yapılması, 2. ve 3. Lig’e 5 milyon lira ödenek çıkarılması, canlı yayınlar ve bu gibi konular çalışmalarımızın meyvesidir. -Son olarak Türk futbol camiasına kadın gözüyle bir mesajı alabilir miyim sizden? Erkekler… Bizden korkmayın… Hayatın her alanında olduğu gibi burada da hep beraber olalım. El ele verelim ve kadın-erkek sinerjisiyle Türk futbolunu Avrupa futbolu düzeyine çıkaralım…
Özge Yetişmişoğlu
Kent Gazetesi